Thursday, December 18, 2008

Balık Çağı

Deniz lordlarından biri bağırdı: "Yeniden doğan nerede kaldı?"

Tüm balıklar birbirlerine endişeyle baktılar. Şimdi Poseidon'a ne cevap vereceklerdi. Büyük buluşma nihayet gerçekleşirken, yeniden doğan da nerede kalmıştı.

Okyanusa büyük bir sessizlik çökmüştü...

Omurlarımdan süzülen kızıl ıslaklığın mukusumsu hissinden anlıyorum bedenimin metamorfoza girdiğini. Üstümde binlerce salyangoz dolaşıyor ve ayaklarımdan aşağıya düşüyorlar. Bir an salyongozlar için endişeleniyorum. Fakat anında rahatlayıp eğer ben hala yaşıyorsam onlar da yaşıyorlardır diyorum. Sahi ben hala yaşıyor muyum?

Yoğuşmuş bir havanın üstünde yüzer gibi ellerimi iki yana açıp ileri geri salladığımda ellerimin yerinde iki ışık huzmesi olduğunu fark ediyorum. Dengemi kaybedip dibe doğru batmama sebep olan da aynı fark ediş zaten. Bu, daha önce atmış olduğum kutsal bir imzanın kaotik izdüşümü... Oldukça tanıdık... Savaştığımı, yenilgilere uğradığımı hatırlıyorum.

Monad! Konuşuyor benimle, direkt olarak, aracısız... Kelimelerin parlak deniz anaları gibi salındığını ve hava kabarcıkları şeklinde suyun yüzüne vurduklarını görüyorum... Kaybolmuyorlar, dönüşüyorlar... Güneşin önünde ışıldadıklarını hayal ediyorum, bana ulaşan ışık huzmesinin aydınlattığı kurtarılmış alanımda ve her bir ışıltıya dokunmak için feda edeceğim şeyleri düşünüyorum. Denizin dibi soğuk ve karanlık, gittikçe soğuk ve karanlık... "Bu, başlangıçta bir kez daha başlamak gibidir, ancak bu başlangıç bilgisiz, güçsüz, bilgeliksiz terk ettiğiniz bir başlangıç değildir". Monad mı bu?

Spiraller içinden geçerek bana doğru yaklaşan beni, benim daha fazlamı, benim bütünümü algıladığımda artık kaotik olan her şeyi elimin tersiyle itiyorum. Ellerim yeni bir fark edişle güçleniyor. Işığın, süzülüp gelse de bana bir iğne deliğinden süzülürmüş gibi, izini sürmeye başlamanın zamanıdır diyorum. Balıklardan oluşan bir dalga ayaklarımı gıdıklıyor. Neşeleniyorum.
Nehirler, ırmaklar, göller boyunca yüzüyorum. Çırılçıplak ve savunmasız yüzüyorum. Suların altında, henüz hiç kimsenin keşfetmediği dünyalar var. İşte o dünyalara derin bir dalış yapıyorum. Derin bir nefes, derinden bir nefes daha!

Kocaman, kalabalık bir konsül toplantısının ortasına düşüyorum. Düşmenin acısı kayıp. Hissizleşmek mi? Bedensizleşmek mi? Sınırlamaların üstümden kalkması, bedenimi saran altın bir kordonun tezahüründe bambaşka bir boyut bu!

Beni bekleyen doğamla birleşiyorum. Küçük salınımlarla içinden çıktığım yumurta, su kabarcıklarına dönüşüyor ve ben tüm deniz varlıklarını selamlıyorum; tamamen alçak gönüllü bir tanrıça edasıyla...