Thursday, November 10, 2011

Doppelgänger


Ellerini beyaz duvarlara,
Meryem'in eteklerine sürerek ağlayan
bu adama yardım edin.
Sert ama yıkılmaz değil.
Kendini yıkıyor,
öfkesiyle.

Bardağına biraz daha şarap koydu çingeneler.
Dans etmeye başladılar önünde,
şarap kana karışsın diye.
Hal hal sesleri,
gözyaşlarına karıştı.
Tınmadı gece.

Sunday, October 23, 2011

Guha (Kalbin Mağarası)

Elektrikler kesilince
odamın duvarlarında
gri kediler oynaşır.
Münasebetsiz bir an
bana onu hatırlatır.
Hiçbir şey yok olmaz
her şey sonsuzluğa karışır.

Thursday, October 13, 2011

Jen Yu'nun Zarif Uçuşu


Dünyayı terk ederken kavga çıkarmadan, süzülerek git.
Tek bir kinin bile olmasın, affet.
Sesin bir şarkı gibi
bedenin bir güvercin gibi olsun.
Dinlenerek, acele etmeden,
gökyüzünü,
dağları,
ağaçları,
toprağı seyrederek git.

Thursday, June 02, 2011

Nakama

Döküntüler saçıntılar içinde dağınık, bırak!
Olsun, geçsin zaman.
Ne olacağını bilemeyen bir zaman.
Tersine, yaşlılıktan ergenliğe.
Dosdoğru değil, atlıkarınca.
Işıklı, keyfi belirsiz, ruhun aklına uymuş.
Eser kafasına zıplar, kayar, kaçar, üşür esince.

Tuesday, May 10, 2011

Ayin Mousse

Bedeninin ateşle yanmasını istiyorsa aşık/aşçı
kırmızı şarabın köründe
geceye meydan okuyan üst baş çıkarmaları
çıplak göğüslerine sürüp
tatlandırmalı,
Sevgilisinin esmer teninde dolaştırmalı
bakır soslu saçlarını.
Dilden yakutlar
tenden pamuklar
salkım salkım
tüterken
rokforlarla flört etmeli vücutları
dumanlı kaselerin dibinde.
İnleyerek şarkılar söylemeli şef cadılar
dilim dilim davetkar sesleriyle
tuttuğunu ateşe dönüştüren ellerinin ucunda
diri
eşsiz
tüylü
ve zevkli kalmalı kabukları.
Tarçınlı shot'ların mideyi yakan,
havayı buharlaştıran tadında aşıklar
üst üste
alt alta
damak damağa olmalı.
Korku tıpkı bir koku gibi kaplamalı siyah koltukları
cam kapları
koltuk altlarını
omuzları
dizleri
dudakları
ve renkleri...
İki sevgilinin akşam yemeği olmalı ayin
karafın ince kıvrımlarında
baharatların seksinde
tavada hafifçe kızarmış
kalça kıvamında
karamelize.
Ta ki ateşli tadım partisinin konukları aşıklar
bir sigaranın çıtır çıtır
pişmemiş kokusuyla
aromatik ıslaklığı servis edene dek
avuç içlerinde
bacak aralarında
terli
tuzlu
baş döndürücü
ve balzamik.
Ayin tekrarlanmalı uzasın diye fondünün akışkan dansı
sütlü tatlıyı parmaklayan sevgilinin harı
göbekte
kabarık yerlerinde
haz hamurunun
titreten
soğuran
kendi buharında
yumuşak
ve şekerli.
Bedeninin ateşle yanmasını istiyorsa aşık/aşçı
kırmızı şaraba yatırılmış gecede
yıldızları elerken
pembeleşmiş ununa bulayıp
tane tane yemeli
sevgilisinin çifte kalbini.

Friday, May 06, 2011

Büyücüler beni ele geçirdi!

İnsanın rüyasında dolu dolu ağlaması komiktir,
uyanınca azalan neşesi dışında.
O biraz sallama çay gibidir,
bir tiryaki için
tatsız
ve günü idare edecek kararda.
Ciddiyeti diğer tüm yetiler gibi,
nereye koyacağını bilememesi,
acemiliktir insanın.
Meşguliyet,
mükemmelliyet,
mecburiyet,
izafiyet...
Oyun parkına dönen hayatının,
derinliğini/deliliğini yaşayamayan
patlayan kafa sendromlu
lacivert elbiseli kadının.
Ruhundan uzak,
uzakta ve soğuk.
İnsanın kolunu bile kıpırdatamaması sarkastiktir.
Bütün ışıkları yanıyorken odanın
ve yeterince ışık yokken odada
söndürmesi ışıkları üstüne.
Hayat sensörlüdür çünkü.
Bir nesne kadar yaşamaması ironiktir
ve yaşamaması
hayatta kalacak kıvamda.

Wednesday, February 23, 2011

Şansölye

Sem bir kozmozdur.

"Biz seninle iki çarpışmayız sevgilim. İki gezegenin buluşmasıyız. Yeryüzünde iki çığlık, eninde sonunda beklenen kozmik birleşme."

Hayatta bazı şeyler aniden olur.
Bir filmin en olmayacak sahnesinde gözlerinin yanması.
Görünmez bir iğnenin canını yakması.
çantanı karıştırırken.
Sabahın ilk saatlerinde keskin bir mide ağrısı
aniden uyandırır insanı.
Ve siyahtan kızıla
bir yastığın yumuşak yerinde
-sabahtı ve karışmıştı saçları birbirine-
iki insanın karşılaşması aniden olur.
Aniden parlar yıldızlar ve aniden batar güneş etine.
Bir daha ayrılamayacaklarına karar vermeleri de
aniden başlar.
Aniden ayrılamazlar birbirlerinden.
Hala gözlerime bakıyormuşsun gibi.
Turuncu bir koku.
Altı yıllık bir macera.
Altı üstü bir bekleyiş,
hayat odasında.
-Bir dilim mandalina soymuştu bana ve sıcaktı
esmer teninde iyileştirdi beni-
Elinden tutup da
gitmeye
aniden karar verirsin.
Hayatta bazı şeyler böyle olur çünkü.
Aniden,
Yiyorsa gel.
yiyorsa
gidersin.

Ve hayatta bazı şeyler serseri olur.
Bazı adamlar fırtınadır esti mi.
Saçları ensesinde,
gözleri durmaz hiç yerinde
kızgın, kibirli ve siyah.
Seni en çok seven.
Sokakta en çok gezen,
dövüşen kuru bir öfkeyle.
sevişen kurutana dek tenini.
Aşkın nemlendirici etkisi
bir öpücüğün ıslak ucunda.
Dikkafalıdır serseri adamlar
sanatçıdır
ve annelerini severler.
Mürekkepli elleriyle öperler sevgililerinin kasıklarını
ve şarkılar söylerler dudaklarından içeri.
Kupkuru bir öfkeyle
Yapma desen
bi desen
yapmaz belki de
senin için.
Söyle o zaman.
Hadi
söyle.