Tuesday, December 30, 2014

Thursday, November 20, 2014

Rothschild's Slipper Orchid

Güzel olmak,
neredeyse ölmüş olmak değil mi?
Kusursuz kadının dermansızlığı,
hafif mahmurluğu,
o hürmet gösterişi.
Ruhu çekilmiş,
kansız cansız,
bir fildişi kadar solgun
ve bir kedi yavrusu gibi güçsüz.

Monday, November 10, 2014

Gods and Monsters

Miss Nature

Tudor bir kadın geldi, ışıklar saçarak
doğadan örmüş eteğini belli.
Cadılar sürme çeker ve gümüş takar. 
Ciroc damlası,
susamuru
bataklık cadısı.
Bahar saçlı,
elleri dallara benziyor
gözleri bir çift kuş yuvası.
Her sabah yeniden doğurdu bizi.
Blueberry, raspberry, strawberry, loveberry.
Çinli prenseslerin süsleri gibi.
minkler, miniler ve mevsimler içinde öylece.
Kahkahası bol oldu akşamların
kıskançlığı ve huysuzluğu süpürdü kuyruğu.

Saturday, November 08, 2014

Banshee

Samhain
Kendine vakit ayırmak için,
öğlenleri uyanmak,
geceleri uyumamak
gündüzleri tanrıların dedikodusunu yapmak için.
Yeni bir başlangıç için...

Yazılacak yazılar, konuşulacak bitkiler, çıkılacak geziler vardı çünkü.
Kelebek kulaklı bir eşeğin peşinden ejderhaları kurtarmaya gidebilirdi.
Mor kumaşlardan, kendisine, kuyruklu sirk kostümleri dikebilirdi.
Yeni bebekler boyayabilirdi.
Elmas renkli böcekleri izleyebilirdi.
Kedileri ve köpekleri öpebilirdi.
Seramiğe yeteneği vardı belki de.
Denemeden kim bilebilirdi?
Belki şehre Lazaretto isimli bir erkek cadı gelirdi de, onun konserine giderdi.
Kurşuni takım elbisesinin içinde, gitarından alev çıkaran bir warlock.
Ya da korkunç bir evde, bir cesetle yemyeşil kokteyller içecekti?
Ya da hayaletli bir evde, Agatha Christie'yle elderflower bubbly içecekti?
Siz de her şeyden şüpheleniyorsunuz dedektif.
Bütün bunlar için sessizlik ve karanlık gerekti.

Inferno
Trafik, hırslı insanlar, yorgunluk, geceleri ertesi gün iş var diye hevesi kursağında kalan son yudum, yetişmesi gereken işler, otomatiğe bağlayan yazılar, işinden nefret etme korkusu, ruhunu besleyememek, donanımını-bilgi birikimini-yaratıcılığını boşa harcamak, toplantılar, erken kalkmak, beceriksizliğin prim yapması, kötü beslenme, kalabalık, zamansızlık, üretememek, sinir harbi, kuş kalbi, tavuk ayağı, şeytan topuğu, güzelavrat otu.

New Age Witch
Dövmeli bebek,
tülleri ve şapkasıyla, Beyoğlu'nda, banshee gibi gezer, rimelli kirpiklerini süzer.
Beyoğlu'nda gezerim, gözlerimi süzerim. 
Hani o şarkıdaki gibi.
Bir kitapçının kapısını çalar.
Büyü kitapları ve tılsımlar satan, eski bir kitapçının.
Okumayı en sevdiği şeyler hatıratlar, tarih kitapları ve çizgi romanlardır.
Bir de üstünde Nosferatu'nun resminin bulunduğu not defterleri.
Davetkar, kıpkırmızı bir boyun.
Soluğu hemen bir cafe'de alır.
Kafka Cafe, sokağa bakan balkonu ve kristal şarap kadehleriyle en uygunudur şüphesiz.
Yayılarak okur aldıklarını, okurken küçük notlar alır.
Eteği sıyrılır, desenli çoraplarının üstünden kayarak,
sokağa karşı.
Ya da Beyoğlu Cafe'de püsküllü şalıyla oturur,
70'lerin özgür kadınları gibi.
Rhiannon gibi.
Rhiannon rings like a bell through the night
and wouldn't you love to love her?
Takes to the sky like a bird in flight
and who will be her lover?
Kahve ve kitap molası vermek istediğinde.
Birazdan başlayacak filme hazırlar kendini.
Sevdiği kelimeleri yazar defterine.
Üfleyerek gönderir sevdiklerine.
Film festivalleri, sergiler, keşfedilecek yeni mekanlar...
Hepsi sihirlidir, hepsi bir dolapta gizlidir.
Dolabın anahtarı da bir mourning box'ta gizlidir.
Akşamları dostlarıyla bir şeyler içer.
Nar şurubu,
büyülü bohça,
fırından yeni çıkmış elmalı milföy pasta
ve vanilyalı dondurma.
Bazen satanik şefin evini ziyaret der,
değişik otlarla ve bir ölçek şarapla hazırladığı çaylar için.
Dostu ona yemekler yapar.
Bazen de efsunlu bir el sanatları ustası onu ziyaret eder.
Teyzesinden kalma vintage bir kürk hediye eder.
Ve ipe dizilmiş güller..
Kendi elleriyle işlediği kolyeler.
Dostları coven'ı gibidir onun.
Birlikte ağaçlar için dans ettiği.
Birlikte titreştiği elementler gibi.
Elipsler çizerek, bir iki...
Yeni sanatçıları takip eder.
Sanatçılar bu dünyanın supreme'idir çünkü.
Damıtılmış esanslar gibi.
Bazen de dolunayda sabahlara kadar dizi izler,
yazı yazmıyorsa eğer.
Jessica Lange'in içine su serpen gerçekliği.
Mambo'nun ölüleri,
Snow'un theremin'i,
Cordelia'nın gözyaşları,
Misty Day'in yaşam enerjisi.
Bütün bunlar diriltir bedenini.
Bir de bataklık özü ve Fleetwood Mac'in nefesi.
Eğer siz kendinizin kaynak enerjisinin hayati ve sevilen bir parçası olduğunuzu ve koşulsuz sevildiğinizi kabul edebilirseniz, kendi değerinizi ve ışığınızın parlaklığını görmeye başlarsınız.
Sonsuzlukla dolar içi.

House of Madame Josephine
Hot dark chocolate, apothecary cinnamon, egg nog, warm vanilla bean, ginger snaps, brim stone, Moroccan mint, vanilla tea leaf, forrest pine and a lump of coal! 

Çikolatalı kek, bir kutu şeker, demirhindi turşusu, chicken pepper fry, poppadom, yaban mersinli dondurma, red millet cipsi ve domates çeşnisi.

Ben bir büyücüyüm.
Ben Hera'yım.
Mezopotamya'da yaşadım.
Çocukları, hayvanları, çiçekleri, delileri ve engellileri çok sevdim.
Ölen her şeyi dirilttim.
Ağlayan her şeyi susturdum.
Şimdi yeniden geldim.
Gerçeği arıyorum.
Cesareti olan her şeye aşığım.
She is like a cat in the dark
and then she is the darkness
she rules her life like a fine skylark
and when the sky is starless.

Shea butter soaps, lemon, peppermint, frankincense, rosemary and sea salt.

Kelimecil

Wednesday, November 05, 2014

Monday, November 03, 2014

Monday, October 27, 2014

Tuesday, October 14, 2014

Saturday, August 30, 2014

Pisilis

Güneşin yükselmesiyle kaçan şafak pembeliği...

Kadın yorgundu.
Yüzüne uzun zamandır uykulu bir ifade yerleşmişti.
Uykusu da vardı.
Mırıldanmalardan da, şiddeti yüksek seslerden de kaçıyordu.
Otursa, sohbet etse,
insanlar tıpkı Hint bilgelerinin müritleri gibi,
etrafında toplanacaklardı ama
istemiyordu işte.
Kaçıyordu insanlardan.
Kadın sürekli "gelecek zamanı" bekliyordu.
Sular durulacak,
zaman yavaşlayacak,
her şeyi sindirecekti
kadın.
Hayalini kurmak daha güzeldi.
Beklemek.
Aramak.
Ararken mutluydu.

Kendine şato gibi bir otel buldu.
Sarıgerme'de,
keçilerin pitaya yedikleri,
siestaların fiestalara karıştığı,
gündüzlerin sıcak ve kurak
gecelerin bir şişe Blackjack olduğu yerde.
Pisilis'in hortumlarının dolaştığı,
denize 1 km,
kalbe en yakın yerde.
Taş duvarları vardı otelin.
Demirden genişçe bir kapısı.
Erguvanları, sedir tahtı, arka bahçesi.
Ve sedef taşını andıran kocaman havuzu.
Han Butik Otel
Frankofonların gözbebeği,
avcı kedilerin uğrak yeri,
cırcır böceklerinin çiftliği.
Kadın birkaç parça eşyası ve kitabıyla yerleşti.
Asma yataklı serin odasına.
Erdi.
Eridi.
Kendini şatolarda bulan tüm eski dönem yazarları gibi.

Sabahların rutini buz gibi üzümlü sulardı.
Çeşit çeşit puf böreği,
bergamot çayı ve portakal reçeli.
Bir çırpıda yutardı,
ev yapımı havuçlu tarçınlı keki.
Salamlara bal arıları hücum ederdi.
Kahvaltının üstüne mutlaka
kuşlu fincanda Türk kahvesi içerdi.
Böyle karşılardı günü.
Buydu en büyük hüznü.
Sonra ver elini havuz, mavinin sıvı hali...

Zaman ağır akardı,
havuzu bir uçtan bir uca yüzdüğü vakitlerde.
Derin
Ve berrak.
Öğleleri bir kedi gibi esnerdi.
Boncuklu terliklerini pencerenin pervazına dayayıp,
geceyi düşlerdi.
Bin bir çeşit çiçeği orada tanıdı.
Hayvanlara sarıldı.
İnsanlara sarıldı.
Tek gözlü bir kedisi oldu.
Deniz kabukları,
İngiliz kahvaltısı.
Gündüzleri ayaklarını soğuk havuza sokup,
muz ağacının altında kitabını okurdu.
Sonra hafif bir yemekle geçiştirirdi akşamı.
Geceleri bir bardak bira, olmazsa olmazıydı.
Kahkahalar,
Norah Jones'un ılık sesi,
ve bir şişe şarap açan butik kadınlar eşliğinde.
Kurulup da mindere,
yıldızları seyrederlerdi.
Sohbetin en koyusu,
uykuya yakın gelirdi.
Sonra düş bahçeleri,
rüzgarın fısıltısı,
soğuk yastıklar...
Derken uyku.

Büyü köşesinde Afrikalı büyücülere seslenirdi.
Titrek bir mum tüm arka bahçeyi tütsülerdi.
Voodoo kraliçenin maskı,
melek figürü,
Hitit kabartmaları.
Tiki kulübesinde bambaşka bir boyuta geçerdi
Kahuna'nın ruhu geldiğinde.
Efsunlanırdı
elleri, saçları
ve mavi kuş kanatları.

Kadın yorgundu, dinlendi.
Merak etti,
Han Butik Otel'de yaşamanın bir yolu var mı diye.
Tekrar gelecekti ama şimdi gitmeliydi.
Giderken bir öpücük bıraktı,
Sarıgerme'nin burnuna.
Ve kötücül şehrine,
geri döndü
bir kez daha.

Thursday, August 28, 2014

Demeter

Ey dalgın yalnızlık,
gri yeşil otlar bürümüş 
göğsünü
gözlerin alacakaranlık.
Saçların bordo telli,
bir bardak blush
bir tutam tunç boncuğa karışmış
saçlarında.
Sus pus sakinlik,
neler oluyor o ormanda?
Uyumak istiyor kadın,
üstat ayakta.
Rahat yok Kerberos'tan
kalbi kevlar ile kaplı gecenin
Morrigan yılan formunda. 
Sarsak basitlik,
seni çağırıyor zaman
ayaklarını bağlayan
istekleri çöz
kinleri söküp at kınından
bedenin su olsun
sesin nefes.

Thursday, July 31, 2014

Wednesday, July 23, 2014

Antik Otel

En iyi arkadaşıma ve biricik sevgilime...

Mermer merdivenleri iniyoruz,
tıpkı bir balığa benzeyen Tokyo terliklerimizle.
Erguvanlar sarmış dört bir yanımızı,
pembenin muhtelif tonlarında.
Meyveli tütünler,
viski şişeleri,
İngiliz kahvaltısı.
Güneşin huzmeleri Titan'ların yakıcı okları gibi.
Herkes sere serpe.
Herkes güneşten pelte.
Eriyoruz, kemik çerçeveli gözlüklerimizle.
Çanların sesini dinliyoruz, eski evlerin arasından geçerken.
Kedileri seviyoruz.
Kuşlarla konuşuyoruz.
Dorana'nın prensesi meşhur.
Bir de kızarmış ekmeklerin üstündeki hellim peynirleri.
Tüm içkiler bizim.
Tüm sahiller de.
Kızarmış patates,
naneli sigara,
tuzlu deniz suyu.
Güneş izlerimizi seviyoruz.
Denizden sonra alınan duştan daha fazla hem de.
Limanda salınmayı,
deniz ürünleri salatası eşliğinde.
Nerede otursak?
Denize yakın olsun.
Buz gibi bira mı?
Kesin olsun.
Sabahların en güzel yanı yatağımızın dağınık kalması.
Otel odasındaki buzdolabımız
ve esspresso.
Rüzgarlı bir kaleyi fethediyoruz.
Elimizde telefonlarla.
Tüm Kyrenia'yı izliyor surlar.
Düşüp bayılıyor table talker'lar.
Turkuaz sarnıç,
zindan odası,
gemi kalıntısı.
Rodos şövalyeleri makas alıyor yanaklarımızdan.
Saçlarımız havalanıyor.
Öpüşüyoruz.
Kıbrıs'ın ruhu süzülüyor aramızdan.
Sandaletlerimiz kum doluyor.
Havuz oyunları,
su barı,
love kokteyli.
Rakı için hazır mıyız?
Akdeniz mezeleriyle donatılmış masamızda,
aşk tazeliyoruz.
Tüm geceler bizim.
Tüm fısıltılar bizim.
Tekne beşik gibi sallıyor suyun üstünde bizi.
Vikingler karşı kıyıdan yolumuzu gözlemekte.
Köpük bombaları atıyorlar üstümüze.
Çıplak deniz kızları dans ediyor etrafımızda.
Tatlı yorgunluk,
kırmızı tanga.
Aşkına oynuyoruz,
Savoy'un altın kaplamalı,
sırıtık kumar makinelerinde.
Şansımız bol.
Tatlımız bol.
Kapanışı karışık dondurmayla yapıyoruz.
Papağanlar gibi.
Işıklı minik evlere veda ederken,
uçağın kanatlarını,
bir de küçük kaçamağımızı düşünüyoruz,
özgür kıyılardaki.

Karaf (Kopya Ölüm)

Bir tatlılık, evet bir tatlılık vardı içeride, ama öylesine acıydı ki...

Kül rengi bir paspasın üstüne vuruyor,
tarumar bir ışık huzmesi.
Kimse mutlu görünmüyor,
perdesiz pencere bunu söylüyor en azından.
Karaltılar heyecanla yürüyor.
Yetişecekleri en fazla şehrin göbeğine giden bir tren.
Ya da sevgilileri.
Kalbine çöken ağır akşamı duyumsuyor kadın.
Çiçekli elbisesini delip geçen,
gotik kiliselerin göğü delmesi gibi.
Zenginliğin ve gençliğin görkemli güvenini yitiren bir kadın.
Sıkıntının bütün boyutları uyanıyor içinde.
Yabancı ve yalnız olan her şey güzel.
Yaşlı, kötü ve acılı bir dünyaya rağmen.
Manastırları geziyor, cafe'lerde taze krema yiyor, müzeleri turluyor.
Kendisine dayanak arayan bedbin bir dişi edasıyla.
İçini boşaltıyor,
fakat korkuları bırakmıyor peşini.
Küskünlükleri.
Defalarca görmezden gelip,
yeniden kabul ettikleri.
Tutarsızlıkları ve kararsızlıkları boğuyor ince boynunu.
Alem ne der.
Kesin herkes dengesiz bellemiş onu.
Tüysüz bir şeftali dilimi atıyor ağzına,
barok bir bıçaktan çıkan.
Tanrı gülmez.
Tanrı oyun oynamaz.
Tanrı sadece yargılar.
Kadın kendini yurtsuz buluyor,
sehpalarının tozunu da alınca.
Bu, tehlike demek.
Derken eciş bücüş şekiller oluşuyor tavanda.
Güneş yaramazlık yapıyor şimdi.
Her gün gitmeyi düşünüyor ve her gün kalakalmışlığa biraz daha gömülüyor kadın.

Yüzen Bahçe

Bir transatlantiğe biner gibiyim.
Titanik'teki yalnız ve buğulu kadın.
Şiir yazıyor ve denizin bungun sularını izliyor.
Biraz buz parçası ve biraz da dağ.
Ya da Mersault'un bilinçli ölümdeki gezgin ruhu.
Karanlık sularda yüzen ruh.
Refik Halit Karay'ın gemi maceralarını da andırıyor halim.
Tanışlar, sevişler.
Uçan etekler, şapkalar.
Ada vapuru yandan çarklı.

Tuesday, July 22, 2014

Korvus

Hayat akıyor.
Nerede, kimle mutsuzsan
bırak.
Kuşlar havalanıyor.
Eski defterleri
kapat.
Yeni hikayeler yaz.
Gece oluyor.
Baykuşları dinle.
Çünkü ölümler güzeldir.
Sana fevri diyorlar.
Deli,
asabi,
çocuk.
Savaşlar bitti.
Kediler uyuyor.
Sen varsın.
Kalbin durana kadar,
buradasın.
Sessizliği yaşa.
Soluk al.
Hayatla dol.
Çünkü nefesler güzeldir.
Bulandığında bekle,
berraklaşsın.
Karışma,
aksın hayat.

Monday, July 07, 2014

Sunday, July 06, 2014

Wednesday, May 21, 2014

Mısır Kedisi

Tıpkı bir sfenks gibi.
Yarı tatlı yarı sinirli.
Minik bir kedi heykelciği.
Yüzünde aşırı ciddi bir ifadeyle.
Halılara uzanıyor,
altından topuyla oynuyor.
En çok saçlarının okşanmasını seviyor.
Küçük küçük öpülmeyi,
kucağına yatmayı.
"Sev beni!"
Mau kedim benim.
Minyon Bast'ım.

Thursday, April 10, 2014

Büyülü Esans

Siyah dekoratif püsküllü bir ipe geçirilmiş muhteşem kokulu lüks sabun buram buram feminenlik ve duygusallık kokuyor. Her dokunuşunda lüksü, ihtişamı ve şehveti çağrıştıracak.
+
Fas gülleri, Fransız manolyası ve Mısır yaseminlerinin şehvet uyarıcı harmanı ve Rusya'nın kişnişi ile Hindistan'ın safran yağının baharatlı kokusunu içinde barındıran büyüleyici karışım adeta baştan çıkarıcı bir iksir.
+
Üst notalarında kişniş, pembe biber; orta notalarda manolya, çay, osmantus, gardenya, yasemin, ylang-ylang; alt notalarda amber, vetiver ve miski birleştirip çiçeklerin romantizminden ilham alıyor. Karşı konulamaz cazibeye sahip kadınların kokusu. Tutkulu notaları, parfümün kışkırtıcılığını, cazibesini ortaya koymakta.
+
Gizemli, cazibeli ve karanlık bir iksir. Üst notalarında bergamot, kırmızı elma, kavun, mandalina, şeftali; orta notalarında sümbül, ylang ylang, frezya, yasemin, gül ve alt notalarında sandal ağacı, paçuli, misk ve amber teninizi en tatlı şekilde okşayacak.
+
Lotus çiçeği sütü ve gerçek altın ile zenginleştirilmiş lüks bir bakım. Gizli fomüllü "Damiana" ve uyarıcı afrodizyak özleri kullanan vücut pudrası, teninizde sihirli, yumuşak, kadifemsi, hoş kokulu bir dokunuş bırakacak.
+
Karanlık, şehvet dolu, gizemli bir parfüm. Yoğun ve kışkırtıcı aroması ile hisler dünyasını yeniden keşfedecek, afrodizyak etkisi ile herkesi çekim alanınıza dahil edeceksiniz. Üst notalarda pembe biber, yeşil elma, ylang ylang, davana yağı; orta notalarda gül, yasemin, sardunya, osmantus; alt notalarda paçuli, sandal, amber, Tonka fasülyesi ve misk var.
+
En romantik çiçek buketlerini teninizde dans ettirirken, siz de baştan çıkarıcılığınızın tadını çıkaracak, hazzı doruklarında yaşayacaksınız. Kışkırtıcı ve zengin notaları lotus, manolya, sümbül, menekşe yaprağı, mandalina, bergamot, ylang-ylang, portakal çiçeği esansı, kediotu, süsen, zambak, frenküzümü çiçeği, gül, tütün yaprağı, sandal ağacı, sedir, vetiver, paçuli, benzoin, meşe yosunu, misk, zencefil, deri ve amber olan bu eşsiz parfümün afrodizyak etkisi ile tanışmalısınız.

Sunday, March 02, 2014

Monday, February 17, 2014

Catharsis

Only lovers left alive...
Arap yazmalarının,
Ortaçağ felsefe kitaplarının,
buğulu bir lotus kokusunun
ve Tunus ezgilerinin
arasında
altın işlemeli yatağıma uzandım.
Seni bekliyorum.
Üstümde rahat bir siri var,
saçlarım dağınık.
Kanını likör bardağında mı alırsın yoksa lolipop olarak mı?
Dans edelim mi?
İran halısının üstünde,
senin seçtiğin karanlık şarkılar eşliğinde.
Jack White'a bayılırım.
Ölümlerden,
asitlere atılan cesetlerden bahsedelim.
Atardamarlardan,
boynundan
dudaklarından.
Kaybolan zombilerden.
Göze hitap etti!
Detroit'i gece gezelim.
Boş sokakları
boş konakları arşınlayalım,
huşu içinde.
Otoparka dönmüş eski kiliseleri anlat bana,
bir de Einstein'ın gizli cevherlerini.
Güneş gözlüklerimizi takıp
bara gidelim
gece gece.
Ve sevişelim
güneş doğmadan hemen önce.
İki heykel gibi uzanalım yatağa,
iki heykel gibi uyuyalım.
Doğudan batıya...

Tuesday, January 28, 2014

Derin Uyku

Ayaklarıma masaj yapıyorum, yuvarlak daireler şeklinde, naneli ayak kremiyle.
Yumuşak terliklerimi giyip yumuşak koltuklara uzanıyorum.
Uyku çok yakın.
Amber tütsüsü, bergamotlu çay, kavanozda çerezler.
Tamelapse videolar,
Nicolette'in sahil çingeneleri,
Peteski'nin özlü sözleri.
Hafif bir müzik.
Bir vampir filminin soundtrack'i olabilir belki.
Sonra birden bir enerji geliyor,
odayı topluyorum
çiçekleri bir yerden başka bir yere taşıyorum.
Kumaşları asıp sarkıtıyorum.
Evi dekore ediyorum,
gecenin bir yarısı.
Derken yatağım büyülüyor beni.
Astral seyahate çıkıyorum,
yatağıma doğru.
Sonra yavaş yavaş uykuya geçiyorum.
Mırlayarak...