Friday, June 26, 2009

Hecate (Bir Yaz Günü Saadeti)

Soğan kabuğu saçlı kadın
odasının duvarlarına yazılar yazmıştı.
Parmaklarını bir kutu siyah boyaya batırıp yazdığından
kalın simsiyah yazılardı,
yeşil duvarlarında
Arap hatlarına benzeyen.
Bilhassa kelimeleri seviyordu
hızlı ve pratik oldukları için.
Kelimeler; hızlı, pratik ve derindi.
Kelimeler hilesizdi.
Onlardan da çok sevdiği
çizimleri vardı
hepsi ona benzeyen,
Frida Kahlo'nun oto portreleri gibi
korseler, hastaneler ve doktorları düşündüren
ve bir yatağın tavanındaki aynayı.

Büsbütün kanepesine uzanır
Venüs bedenini sergilerdi;
küçük oval penceresinden yüzüne,
öğle ışığı süzülürken doğan.
İçkisini yudumlardı
ince cam bardakta sakız rakısı
Virginia Slims olduğu halde
ince parmaklarında.
Tek omzu düşmüş eski bir t-shirt'ü
elbise gibi giyip üstüne
heyhat, bacaklarını açıkta bırakan
derin bir pervasızlık içinde.

Janus'un yüzlerine mütenazır;
bir Flamenko dansçısı kadar ateşli
güzel bir kadın kadar mesafeli oluverir
ramak kaldığında
gecenin yarısına.
Benzerdi aslında
tam da öğle vakti gelmeden yenen
bir dilim soğuk limonlu parfe
evinin küçük balkonunda.

Yeşilbağa gözlü kadın
süslemeyi severdi arka bahçesini
mumlar, çiçekler ve örtülerle.
Minderlerin üstünde, kırmızı şarkılar eşliğinde
'Bloodstone'
veyahut eski bir pikaptan
Macar şiveli Yonderboi
sinirli erkek sesi, tango, aşk, aşk kederli.
Saçlarında flörtçü rüzgarlar, oynaşlar
önünde uçuşan kağıtlar, evlerden gelen kahkahalar...
Yazmak müstesna
aklına gelen her şeyi
deliler gibi...

Düşsel Varlıklar Kitabı'nın altın sarısı yapraklarında
gece yürüyüşleri
uzak ülkeleri hayal ederdi
denizleri, serçeleri
İspanya'daki Endülüs gecelerini
Ta ki;
okumaktan değil de,
yüzmekten yorulduğunda
en güzel yer
ağaçların altı
susup yaprakları dinleme zamanı.

Böyle böyle uykuya dalardı
serin, sessizzz
karnı acıkan kedisinden
habersiz.