Wednesday, October 20, 2010

Elodi Pasta

Wabi-sabi: Güzelliğin fani ve kusurlu olmasının yarattığı karanlık ve kasvetli yücelik. 

Yanık süt kokuyordu teni.
Saçları binlerce örümcek ağı,
gözleri yeni parlatılmış bir çift kehribardı.
Dudaklarındaki çatlaklar
Ay'ın yüzeyini andırıyordu
ellerindeki çatlaklar
arasından yalım sızıyordu.
Şeytanı gördüm.
Kin, kibir ve sevgi doluydu.
Ona hem yakın olmak istiyordun
hem de ondan çok uzaklarda olmak.
El verse kururdu her şey
sevgisi öldürürdü
en mutlu anında.
Tekrar tekrar ölmem için yaşamama izin verdi
zehriyle tedavi etti beni.
En nefret ettiğime baktım,
içimdeki şeytanı gördüm.

Monday, September 20, 2010

Spiritual Spaghetti

Penceresiz bir odaya koymuşlardı beni.
Her yerde huzur vardı, alışık olmadığım gibi.
Sessizliği düşündüm, sessizliğin düşünülemeyeceğini fark edene kadar.
Sessizlik düşünülemezdi, geçmiş ya da gelecek düşünülebilirdi ama
sessizlik belli bir saygıyı hak ediyordu.
Çok duramadım o odada.
İstanbul'un bütün acılarını çekmiştim çünkü ben.
Sabahları karın ağrısıyla uyanmıştım
ve aniden aklıma gelen, uyku sevmeyen düşüncelerle.
Kalbimin üstünde bir kaya var demişti bir Kore filminde adamın biri
çözümü olmayan bir iç sıkıntısını tarif ederken.
Sıkıntısını dindirmek için, sıkıntı veren şeye dönüşen.
Öğlenleri hiçlik duygusu, öğleyi biraz geçe belirsizlik korkusu
tam da öğretildiği, büyütüldüğü gibi benle.
Akşamları yalnızlık hissiyle uyumaya alışmıştım.
Kaç bin defa?
Bir binanın tepesine çıkartıp beni
aşağı baktıracak kadar.
Çünkü insanları intihara sürükleyen şey hayatlarından çıkamamalarıdır.
Zannederler ki atladıklarında çıkacaklardır,
ineceklerinden habersiz bir beton parçasına.
Kaç bin defa?
Eğer içerideyseniz pencereli bir odada,
içerisiyle dışarısı arasındaki farkı
fark ettirecek kadar
cezalandırıldığını düşünen insanlara özgü bir kendine acımayla.

Aklıma getirdiğimde yeniden unutmak istediğim,
unutmak için kontrol edildiğim düşüncelerim olmuştu benim.
İsteklerimin beni sonuçsuzluğa götürüşünü izlemiştim.
Sonuçsuzluğa varılamazdı, her şeyin bir sonu vardı çünkü.
Sonuçsuzluk parçalardı.
Kollarını, kalbinin olduğu yeri parçalayan insanlar gibi.
İnsanları parçalayan insanlar gibi.
Bana mutsuz zamanlarımı hatırlatan
ve sırf bu hatırlatmaya gelemediğim için
görüşmediğim insanlar gibi.
Kabul edip o enerjilerden çıkmak için çok uğraşmıştım.
Her kabul bir şarkıyla başlar.
Her şeyin bir anda olup bitmesi gerektiğini
aslında bu kadar kolay olduğunu
bir yerde okumuştum.
Çok haklı sebeplerim vardı benim
okuduklarımı dinlememek için.

İşte böyle karar verdim
başka biri olmaya...

Sunday, January 03, 2010

Lady Nihil

Ölmeden doğamazsın
elindeki tek şey şimdi.
Evrenden daha da büyük
bir hiçlik var.
Ölmezsin
dönüşürsün
hiçliğe.
Güç yok
çaba yok.
tutku yok
lokal değil
hiçbir şey.
Bilmek,
yaratmak,
kendi enerjinle.
Kontrole
kontrollü olarak
karşı koyamazsın,
kontrolsüzlüğe izin ver.
Biliş genişler
büyür
hisseder.