Monday, May 25, 2009

Amantes Sunt Amentes

Hapishanede duvarlarına sevdiği kadının fotoğraflarını yapıştıran Bertrand Cantat adında bir adamın not defterinden:

"Sevgilim, derler ki bütün ölü kızlar oyuncak bebeklere benzermiş. İki yana düşmüş çıplak beyaz kolları, kanı çekilmiş kaskatı elleriyle. Çürüyüp bir ağaca dönüşmenin en kestirme yolu, talaşla doldurulup bekletilmekmiş ne de olsa. Ne kadar ifadesiz olsa da kocaman gözleri; ruhlarının aynası değil, duvarlarıymış öldükten sonra onlar. Sadece bakmak, hiç ayrıcalık göstermeden, sadece bakmak için, alalade birine bakar gibi... İşte sevgilim, beni içinde bulunduğum deliliğe iten de bu oldu! Bir bez parçasından alınacak hazla eşdeğerdi, aralık dudaklarını öpmenin hazzı. Bu saatten sonra yeni hiçbir kelime için yer kalmamıştı onlarda. Bir nekrofilinin Marianne'si olabilirlerdi pek tabi, karşılık vermeseler de sevdiklerine. Ama yetmedi! Soğukluğu değil, ılıklığıydı istediğim bedeninin. Gözlerin bana heyecanla baksın istedim. Kapılara, pencerelere vurup hoyratça silkelemek, suya batırıp boğmaya çalışmak nafileydi! Hiçbir şey hissetmedin! Ve anladım ki, oyuncak bebekler sadece sevilmek için öldürülmüş kızlardı. Bakışlarından yalnızca kapıldıkları dehşet okunuyordu. Yaşarken yanlarına aldıkları son hatıraydı bakışları, alnından öpen bir adamın dudakları..."

Aşk şarkıları yazan bir adamı hayatta en sevdiği insanı döverek öldürmeye iten şey, onu sonsuza saklamak olabilir miydi?