Barış içinde yaşıyoruz
tüm isteklerimle.
Zaman geçmemiş,
zaman zamanın içine geçmiş.
Geçmiş hiç bitmemiş.
Bir yogaterapiye dönüşüyor hayat.
Uttanassana
Bebek, çocuk, kadın, ölü.
Shavasana
Bitkilerin polenleri nüfus ediyor vücuduma
arsızca arınıyorum.
Narsistçe bakıyorum cam bardaktaki yansımama.
Kitaplar başucumdayken uyuyabiliyorum.
Ötesi kötü rüya.
Çan sesleri duyuyorum,
asılan kadınlar,
ateş ve yeniden doğuş.
Bebekleri ve kaşıkları siyaha boyuyorum.
Seramik kadınları olmayacak renklere.
Çünkü hangi rengi en çok sevdiğime o an karar veriyorum.
Mantıklı olması gerekmez
hobi dükkanında, hangi rengi görüp sevmişsem
onunla boyuyorum.
Neden Hollywood kırmızısı olmasın ki bir ten?
18. yy İngiliz lady'leri.
İnci, çini ve kedi.
Hepsi birer pop art oluyor.
Bu,
Andy Warhol'un sivri uçlu ayakkabılar giymesi gibi bir şey.
Şarkılar indiriyorum yolculuklarıma.
Kitapçıdan aldığım kartlarla.
Adım adım ritim ritim.
Sokaklardan süzülüp, gökyüzünden yürüyerek.
Midnight Syndicate'nin basları baritonları
gecenin umarsız karanlığı,
burgonya ve kehribar rengi yıldızlar.
Güneşten bir damla.
Aklım gidip gidip geliyor.
Aklım hayali.
Bir nedenim yok.
Sadece yaşıyorum.