Tuesday, May 24, 2016

Dark Side of the Mood

Beni aşırı rahatlatan şeyler: Sutyen takmamak, temiz çarşaf, nemlendirici krem, buzlu ve limonlu her şey, freelance işlerimin bitmesi.

Uçlardayım. Markete giderken tinerci, partiye giderken abiyeyim. Ortası yok.

Her şeyin uzununu ve sivrisini seviyorum. Ucu yukarıya doğru sivriltilmiş eyeliner, sivri ve yüksek topuklar, uzun fırçalar, çatallar, chopstick'ler ve saç tokaları.

Bu ara keyif verici şeyler: "Penny Dreadful"un derinlikli diyalogları, her şeye cin katmak, insanları unfollow etmek hatta bloklamak, Seth Rogen filmleri, kursa mursa gitmeden tutorial videolardan her şeyi öğrenmek ve eşekherif.

Son zamanlarda en çok zevk aldığım şeyler: Kore filmleri, Kozel Dark, Snapchat ve laiklik.

Kışları gotik ve soğuk, yazları pin-up ve güneşli.

Bira şişesi, zarf açacağı, vintage oyuncak bebek, komikli kartpostal, şaka gözlüğü, tropikal krem, sigara paketi, çikolata paketi, boş parfüm şişesi, kitsch çanta, erotik materyal, korkunçlu çizgi roman, büyük şapka, gotik bardak koleksiyonum var.

Peygamberim İstiklal Caddesi'nde bornozla gezen adam,
en büyük motivasyonum OHAL,
bir numaralı meditasyonum cacık meditasyonu.

Hayatta yapmaktan asla sıkılmadığım şeyler gezmek ve film izlemek. Sadece bu ikisini yaparak yaşayabilirim. Çok seviyorum.

Ya ölene kadar film anlatacağım ya da film izlerken öleceğim ben.

Ülke iyiye gitmiyordu, benim kalbim kırıktı, hayat tam bir muallaktı, bunlar iyi günler değildi, yılgınlık yaklaşıyordu.

Saturday, May 21, 2016

Sad

Sadri Alışık'la, salaş bir meyhanede, karşılıklı rakı içmek isterdim.
Derinlikli ve delirmeli bir sohbet,
koyu bir rakı,
parlak yeşil bir meze,
acılardan ve neşelerden bir demet
söverek, sövüşerek, sevişerek.
Bundan böyle ve buna rağmen
hikayesi olmayan,
Matrix bebekleriyiz biz
gettonun gamlı baykuşları,
medeniyetin kibirli kumkumaları,
yıkayınca geçmeyen
yağlı var oluş sancısı.
İnce bardakların sesi
ince düşüncelerin sesine karışsın isterdim
Sad şarkı söylesin bize.
Bir kasa buz,
kan kırmızısı şalgam suyu
varmış da
menekşe gözlerde hiç vefa yokmuş
mirim.

Saturday, May 14, 2016

Nocturnal Lactose

Tüm bedenimle karanlık geceye doğru uzuyorum.
Acı ve görünmezlik çekiyor saçlarımı kendine doğru
koyu renkli bir düş gibi. 
Nereye baksam siyah, siyah, siyah.
Göz kapaklarım ağırlaşıyor
bu sefer kendimi uyandıramıyorum
beni almak için uzanan elleri bekliyorum,
yere alçalan ters bir İsa gibi.

Meyve Yarasası

Pasta kokulu rujumu sürdüm
ananaslı cinimi içip
Christopher Lee'den
Dracula'yı dinliyorum.
Bebe yağı yumuşaklığında bir cildim
ve korkutucu düşüncelerim var.
Iwan Rheon'un çirkin seksiliğini,
şaraba buz atılması gerektiğini
ve gezilerimde yaşadığım mutlu anları
düşünüyorum.
Mat ojeleri,
canlı bir birayı,
Thoreau'nun yeşillenmiş cümlelerini.
Dev ağaçlar ve tuhaf hayvanlar arasında
yazın davetini.
"Radiohead - Daydreaming" geçiyor içimden
var oluşun hüznü
hiçliğin aşkınlığı.
Pür tavuskuşu,
mürdüm krema,
leopar kanatlı,
alaycı yarasa.

Swamp Queen

Misty Day, mezarlıkları dolaşır öğleden sonra
ruhları ve çiçekleri toplar
yaşama döndürür sonra.
Kuş kanadından şalı
sihirbaz şapkasıyla.
An'a hapsolmaktan korkar en çok
ve bir kurbağanın incinmesinden.
Bataklıkta açan bir begonvil,
Stevie Nicks'in çingene damarı,
70'lerin boho cadısı.
Dumandan bir tabutta,
ağlar dünyaya.