Saturday, November 08, 2014

Banshee

Samhain
Kendine vakit ayırmak için,
öğlenleri uyanmak,
geceleri uyumamak
gündüzleri tanrıların dedikodusunu yapmak için.
Yeni bir başlangıç için...

Yazılacak yazılar, konuşulacak bitkiler, çıkılacak geziler vardı çünkü.
Kelebek kulaklı bir eşeğin peşinden ejderhaları kurtarmaya gidebilirdi.
Mor kumaşlardan, kendisine, kuyruklu sirk kostümleri dikebilirdi.
Yeni bebekler boyayabilirdi.
Elmas renkli böcekleri izleyebilirdi.
Kedileri ve köpekleri öpebilirdi.
Seramiğe yeteneği vardı belki de.
Denemeden kim bilebilirdi?
Belki şehre Lazaretto isimli bir erkek cadı gelirdi de, onun konserine giderdi.
Kurşuni takım elbisesinin içinde, gitarından alev çıkaran bir warlock.
Ya da korkunç bir evde, bir cesetle yemyeşil kokteyller içecekti?
Ya da hayaletli bir evde, Agatha Christie'yle elderflower bubbly içecekti?
Siz de her şeyden şüpheleniyorsunuz dedektif.
Bütün bunlar için sessizlik ve karanlık gerekti.

Inferno
Trafik, hırslı insanlar, yorgunluk, geceleri ertesi gün iş var diye hevesi kursağında kalan son yudum, yetişmesi gereken işler, otomatiğe bağlayan yazılar, işinden nefret etme korkusu, ruhunu besleyememek, donanımını-bilgi birikimini-yaratıcılığını boşa harcamak, toplantılar, erken kalkmak, beceriksizliğin prim yapması, kötü beslenme, kalabalık, zamansızlık, üretememek, sinir harbi, kuş kalbi, tavuk ayağı, şeytan topuğu, güzelavrat otu.

New Age Witch
Dövmeli bebek,
tülleri ve şapkasıyla, Beyoğlu'nda, banshee gibi gezer, rimelli kirpiklerini süzer.
Beyoğlu'nda gezerim, gözlerimi süzerim. 
Hani o şarkıdaki gibi.
Bir kitapçının kapısını çalar.
Büyü kitapları ve tılsımlar satan, eski bir kitapçının.
Okumayı en sevdiği şeyler hatıratlar, tarih kitapları ve çizgi romanlardır.
Bir de üstünde Nosferatu'nun resminin bulunduğu not defterleri.
Davetkar, kıpkırmızı bir boyun.
Soluğu hemen bir cafe'de alır.
Kafka Cafe, sokağa bakan balkonu ve kristal şarap kadehleriyle en uygunudur şüphesiz.
Yayılarak okur aldıklarını, okurken küçük notlar alır.
Eteği sıyrılır, desenli çoraplarının üstünden kayarak,
sokağa karşı.
Ya da Beyoğlu Cafe'de püsküllü şalıyla oturur,
70'lerin özgür kadınları gibi.
Rhiannon gibi.
Rhiannon rings like a bell through the night
and wouldn't you love to love her?
Takes to the sky like a bird in flight
and who will be her lover?
Kahve ve kitap molası vermek istediğinde.
Birazdan başlayacak filme hazırlar kendini.
Sevdiği kelimeleri yazar defterine.
Üfleyerek gönderir sevdiklerine.
Film festivalleri, sergiler, keşfedilecek yeni mekanlar...
Hepsi sihirlidir, hepsi bir dolapta gizlidir.
Dolabın anahtarı da bir mourning box'ta gizlidir.
Akşamları dostlarıyla bir şeyler içer.
Nar şurubu,
büyülü bohça,
fırından yeni çıkmış elmalı milföy pasta
ve vanilyalı dondurma.
Bazen satanik şefin evini ziyaret der,
değişik otlarla ve bir ölçek şarapla hazırladığı çaylar için.
Dostu ona yemekler yapar.
Bazen de efsunlu bir el sanatları ustası onu ziyaret eder.
Teyzesinden kalma vintage bir kürk hediye eder.
Ve ipe dizilmiş güller..
Kendi elleriyle işlediği kolyeler.
Dostları coven'ı gibidir onun.
Birlikte ağaçlar için dans ettiği.
Birlikte titreştiği elementler gibi.
Elipsler çizerek, bir iki...
Yeni sanatçıları takip eder.
Sanatçılar bu dünyanın supreme'idir çünkü.
Damıtılmış esanslar gibi.
Bazen de dolunayda sabahlara kadar dizi izler,
yazı yazmıyorsa eğer.
Jessica Lange'in içine su serpen gerçekliği.
Mambo'nun ölüleri,
Snow'un theremin'i,
Cordelia'nın gözyaşları,
Misty Day'in yaşam enerjisi.
Bütün bunlar diriltir bedenini.
Bir de bataklık özü ve Fleetwood Mac'in nefesi.
Eğer siz kendinizin kaynak enerjisinin hayati ve sevilen bir parçası olduğunuzu ve koşulsuz sevildiğinizi kabul edebilirseniz, kendi değerinizi ve ışığınızın parlaklığını görmeye başlarsınız.
Sonsuzlukla dolar içi.

House of Madame Josephine
Hot dark chocolate, apothecary cinnamon, egg nog, warm vanilla bean, ginger snaps, brim stone, Moroccan mint, vanilla tea leaf, forrest pine and a lump of coal! 

Çikolatalı kek, bir kutu şeker, demirhindi turşusu, chicken pepper fry, poppadom, yaban mersinli dondurma, red millet cipsi ve domates çeşnisi.

Ben bir büyücüyüm.
Ben Hera'yım.
Mezopotamya'da yaşadım.
Çocukları, hayvanları, çiçekleri, delileri ve engellileri çok sevdim.
Ölen her şeyi dirilttim.
Ağlayan her şeyi susturdum.
Şimdi yeniden geldim.
Gerçeği arıyorum.
Cesareti olan her şeye aşığım.
She is like a cat in the dark
and then she is the darkness
she rules her life like a fine skylark
and when the sky is starless.

Shea butter soaps, lemon, peppermint, frankincense, rosemary and sea salt.

Kelimecil