Friday, January 08, 2016

Kapatın ışıkları!

Kendimi tamamlarken,
rahatsız edilmek istemem.
Düşsel kişisel evrenimde
karanlığın sesleri
bambuların seslerine karışır. 
Bir çiğ düşer içkime
biraz kan ve deri parçası
yeniden doğuşumu kutlarım.
Derin bir ormanda
cam bir kozanın içinde
tanrıça başlarıyla birlikte.
Gücünü serbest bırak!

Yurei

Zaaflarına bir kabul, hatalarına bir ödül, sevgisizliğine bir lol verdim.
Artık geri veremem,
bende kalan filmlerini, kitaplarını, ketçabını.
Geri veremezsin aldıklarını,
fişin yoksa.
Geri verilmez hiçbir saç tokası.
Yokluğuma emanet et,
sende benden yalanları.
Her şeyi yala.
Bana beni bende benden.
Bir şansım olsun,
en büyük ikramiyesinden.
Doğru yer, doğru zaman,
sessiz ömrüm olsun.

Sion Sono Zamanları

Yalnız ve sessiz, istediğim sadece buydu.
Uzay boşluğunda,
dünya yüzeyini seyretmek gibi.
Her şey çıtyok.
Karanlık ve kararlı.
Ezoterik, egzotik ve erotik.
Ama değil.
Gürültünün illa bir sesi olması gerekmiyor.
Görüntü yeni gürültü.
Sosyal medya,
televizyon,
parlayan bütün ekranlar.
Paranoya,
insomnia
anne, baba.
Çok sesli cinnet korosu.
Şaraba sarılmak,
şarkılara,
sıcak suya,
yangına
meditasyonlara.
Devirdaim bir gürültü.
Saat sesi,
endişe sesi,
belirsizlik sesi,
sıkılma sesi.
Yalnız ve sessiz,
yalnız, sessiz ve çaresiz.
Durgun, buruk, isteksiz.

"It's about understanding that no matter what label is thrown your way, only you can define yourself." The DUFF

Kendinle olmak,
yalnız ve sessiz
buydu.
İfade etmek
gözler önünde,
değil
beğenilsin diye.
Şimdinin dibinden
eski ilgilerin içinden
yeni şeyler çıkabilirdi
daha önce hiç fark etmediğin
bir yol mutlaka vardı
bulabilirdin.
Sion Sono'nun bambu aşkları
cyberpunk sokaklar,
gecenin kadınları,
neonların erkekleri,
soğuk balıklar,
balık sosları,
chopstik dinlendirme aparatı.
Kan ve wakame.
Kılıktan kılığa giren,
Sasori siyahlığında,
üç zamanın içinde,
sentez bir hikaye.
Aşk Oteli'nde Asyalı bir trans,
Çin'de bir evin köşesinde maneki neko,
bir mangada mecha,
Chinatown'da pazar alışverişi,
Tayland'da bira...

Pagan bir kitabın
kutsal sayfalarıyla
özüme bağlandım.
Ben bildiğim her şeyim,
öğrendiğim her şey
yarattığım her şey,
olmak istediğim,
yarım kalan heveslerim.
Kontrol,
askerlik,
mükemmellik
denge.
Zaaflarım,
sıkıntılarım,
takıntılarım
başımdaki tacım.
Pişirme kağıdında fırtına,
cacıktan kalp.

Gurme Suicide

Erik sosuna batırılmış kibir.
Kurutulmuş limon otu ve gelecek planları.
Liçi meyvesi, hiçlik evresi.
Palmiye şekeri eklenmiş tatsızlık.
Tofu sertliği,
ekmek kırıntısı, umut kırıntısı, pad thai.
Siyah fasulye, beyaz yalanlar.
Pilav pişiricide bekletilmiş
kararmış,
solmuş,
seksler.
Soba noodle'ında yanmış yarınlar.
Su kestanesi, ölüm mektubu, maktul,
cinayet aleti, çocuk iskeleti, deri,
sushi bıçağıyla yarılmış hayvan cesedi.
Yosun kaplı yalnızlık.
Tam tahıllı sessizlik.
Karabasan basmati.
Tempura unu, temple of the un.
Tom yum, ben sen.
Tabaklarda yasemin pirinci,
gönüllerde ölüm sevinci.
Yoğunlaştırılmış süt,
yoğunlaştırılmış kalp,
yüzeysel neşe.
Teriyaki sosuna batırılmış intihar.