Thursday, November 23, 2017

Evrimi Aşmak

* Kendi hayatımın kontrolü bana ait. Onun dışındaki hiçbir şey bana ait değil.

* Neye odaklanırsam o olurum. Çünkü odaklandığım şeyin realitem olduğuna inanırım. Oysa her zaman daha fazlası var.

* Şefkat, benim iyiliğim. Kalbimin bana ne söylediğini her zaman dinlemeliyim.

* Hiçbir zaman tek bir çözüm yok. Alt tuşuna basarsın ve başka realitelere açılırsın.

* Değişmez ve yolunda giden bir lineer zaman yok.

* Eski davranış kalıplarından çıkıyorum."Bu benim hayatım boyunca böyle oldu." Bunu kabul etmiyorum.

* Dışarıda üstünden süzüleceğim harika dağlar var. Neden tırmanayım?

Hong Kong Mon Amour

Aramayı bıraktığında bulursun...

Doğudaki uzaklara yolculuk
rahatsız ve egzotik.
Bir kameranın RAW'ından
bir uykunun R.E.M.'inden
bakmak gibi
yarımadanın ışıklı topraklarına iniş.
Gececil görüşü,
rüyAy'a seyahat,
hızlı ve sıcak.
Köprüler ve tüneller arasında
birden fazla ada
sarışın kadının
sarhoş olduğunda uğradığı handa
ufacık bir oda.
"Chungking Express"in yalnızları
Chungking Mansions'ın yalnızlarına karışmış.
Burası pis bir dünya.
Burası dost bir dünya.
Doğrusal zamanı aşmalıyız,
bilinci aşmalıyız,
kendi evimizi yaratmalıyız
kahveli muse'un mesajı.
Gezmenin,
konmanın,
kendi kendine iyi olmanın
ustaları...
Pisliğin kung fu'su bu.
Benzemez hiçbir savaşa.
“Now I am older, 
I understand we have to accept 
who we are.” 
Doğum günümün sarhoş tekniği
Jackie Chan'den geldi
neşeli çekirge
asık suratlı sensei.
Her sokak restoranında bir bira
büyük işler başarmadan da
mutlu olanlara,
şefkate ve çabasızlığa!
Odaklandığını gerçek sanırsın
dışarıda daha fazlası var
yerin Alt'ında
The Upside Down'da.
Tuhaf şeyler,
heyecanlı veletler,
demogorgon hikayeler.
Biz hikayelere inandık.
Hong Kong'un akşamlarına
insanların caddelerde akışına
parklara, tabelalara, binalara,
pembe flamingolara,
zamanın kontrolsüz oluşuna
inandık biz.
Işıkların senfonisi,
çubukların neşesi,
mantıların karidesi
yol gösterdi bize.
King Kong'uz biz burada
Hong Kong Adası'nda.
Bir mumyaya dönüşebiliriz
ya da bir sarhoşa
Soho'nun yokuşlarından çıkan
zombi ninjalara.
Hayattaki duruşumuz
yolcu
gezgin
hayalet...
Karşıyız yerleşiklere.
Victoria tepesinde
Viktoryen bir resimde
kendimizi bulduk
ölülerle en ince perdede.
Cadılar bayram etti,
kostümler pazar yeri,
canavar geçit töreni
hayırlı Halloween'ler!
Küsler barıştı,
katiller yarıştı,
geceler çarşaflara dolandı.
Mong Kok'ta kaybolduk
noodle çorbasıyla doyduk
baharatlı mı baharatlı.
Tarih müzesinin
opera yüzleri olduk.
Aşk kırmızı sedefli
yumurtalı aşk.
Doyurucu ve yaratıcı.
Ramen,
amen...
Gözleri yaşartan tapınaklarda
andık ruhlarımızı
kedi sokağında
bulduk aradığımızı.
Hiç-miş meğer aradığımız.
Zaten yolcu dediğin başka ne ister?
Binlerce metre yüksekten uçmak ister.
Bir teleferiğin beşiğinde
Buda'yla birlikte yürümek ister
kabullenişin eşiğine
avucunu açmak ister.
tıpkı bir lotus gibi
tıpkı yokuz gibi
dualarımız bir bulut gibi
dragon gibi.
"Be water my friend."
Bruce Lee'nin dediği gibi...