Tuesday, July 12, 2016

Helena Mumgagası

Viyana'nın Sisi'si karşılıyor bizi
şehrin kapılarından
uykulu aç girerken.
Yürüyüş yapmayı seviyorum
tıpkı Kant gibi
ya da Walden Gölü'nün kenarında
bir Throeau gibi.
Viyana'yı turluyorum,
Viyanalı gibi.
Kaidesinden el sallıyor
Maria Theresa
hükumet binasının önünde
filozoflar şölende.
Sanat, aşk, müzik var
Mozart şehrinde.
Gün doğmadan önce
Jesse ve Celine'in kahve içtiği yerde
Central Cafe'de.
Gemutlichkeit.
Wiener Prater'in
vintage vagonlarında
mevsim ilkbahar.
Dönme dolap
geçme zaman
her şey böyle güzel.
Korku tünelinde
korkunç bir ara
pub'da sosis ve bira.
Rüya gibisin Viyana.
Kara bulutlar aralanırken,
katedrallerin siyahlığı
çıkıyor ortaya.
Prag dedikleri
gotik kraliçenin heybeti.
Charles Köprüsü'nün azizleri
yıldızlara değerken
Tuna Nehri boş durmuyor
kararmış gümüş grisi.
Eski şehrin saati
iskeletleri çağırıyor.
Absinthe kaşığı,
parfüm şişesi,
işkence müzesi.
Din, dan, don...
Her köşe başı Kafka,
böcek adımlarıyla
Trdelnik versek geçer belki
geçmiyor, dönüşüyor.
Şehir karanlık ve yağmurlu
Tiki Taky'nin
çiçekli tanrılarına rağmen.
Aloha ve nemli hula.
Uçuşuyor pelerinlerimiz
gece turunda.
Her şey ölü beyazı
ve yosun tutmuş.
Şövalyelerin hayaletleri
turluyor kaldırımları
ardımız sıra.
Biraz daha bira,
cips ve biraz daha bira.
Bir melek
annesine sarılmış ağlıyor
Olsany'nin mezarlarında
renkli şekerler
yas kutularında.
Kasvetli kutlama.
Cinler servis yapıyor
Orta Çağ restoranlarında,
ekmeğe saplanan bıçak
kalbimizi hedef alıyor
adeta
feryat çigan
meraklı Pagan.
Reverans Prag'a,
kabuslara ve aşka.
Macar kapıları açıldığında
karşımızda Dracula.
Budapeşte'nin salaş barları
dökülür köpüklü biraları.
Kendimizi bırakıyoruz,
Vlad'ın şatosuna karşı.
Ne güzel ilkbaharda
yüzmek kaynar sularda
ve solumak aynı havayı
Macar lordlarıyla.
Balıkçının kalesinde
dalıp gitmek incili şehre.
Yakıt ikmali için
her benzinlikte bir bira.
Prost, na zdravi ve egeszsegere!
Tüm fantastik kitapların
tam ortasında
Orta Avrupa.