Tuesday, January 26, 2016

Kutsal Fahişe

Uschi Obermaier'in kakaolu krapeli saçları,
Hitit madalyonu,
holi etekleri,
her şeyi istemesi:
Para, aşk, marijuana, Mick Jagger.
Güneş tanrıçası Arinna,
Vishnu'nun tapınağında,
ellerinde kanlı kına.
Ateşe yalvarıyor.
Çirkin bir erkek öldürülecek
külleri kağıda sarılıp içilecek
ve şeytana sempati beslenecek.
Vahşi, tiki ve edebi.
Lanetliyorum seni.
Artık yanmaya hazırsın
denizin sutyensiz sularında
katil hippi.

Pervert

Marie Antoinette'in pembe fiyonklu jartiyeri,
cam makaronlar,
lateks portakallar,
çilekler,
çiçekler.
Dudağının kenarındaki kremayı
yalarken,
bir kutu Bruges çikolatası
ve bir bardak Moet şampanyası
döktü üstüne.
Ekmek bulamıyorlarsa,
pasta yalasınlar.
Dilini çıkardı arşidüke
halka
ve pembe külodunu gösterdi,
gül kurusu kirpikleri ıslandı,
eteğinin altında.
Sıkılmaktan çok korkuyorum.
Orgazm
pudralı puflardı
altın tablolardı
kırbacının tüyleriyle
kendini avutan.
Boş vermişlik, gemiler, sefa ve seks
saçlarının
süslerinde
peruğu,
herkes görsün diye.
Maskesini altında çocuktu
ciddi dünyanın giyotini,
kafasını vurmadan önce.
Siz zevksizsiniz,
Sizin tek derdiniz hayatta kalmak.
Siz tatmin olmayı hak etmiyorsunuz.
Kanla ıslandı
ekmek parçaları.
Artık herkes doyacak.

Friday, January 22, 2016

Liz Taylor, Beautiful Creature

Dünya seni görmediğinde,
sen her şeyi görürsün.
Deniz kızı Ponyo insan olduğunda,
Liz Taylor pullarını giydi.
Saçlarını sıfıra vurdu,
büyük küpeler taktı,
buzsuz içkiler yaptı
hayaletlere
katillere
kontese.
Cortez'in Kleopatrası,
otelin Hollywood prensesi
bir eldivenin tırnaklarıyla uğurlandı
sonsuzluğa
ve bir erkeğin 
ruhuyla huzur buldu
sonunda.
Dönüşümün
koridorları uzun 
ve korkutucu.
Gerçeğin dili taşaklı.
Ulysses,
gözünü kapat ve gör
mavi kuşlara benzeyen göz kapaklarını,
eyeliner'ının ucu
kedi kuyruğu
daha sivri egosundan
Tristan.
Cesaretinin bir tarzı var.
Bıçaklı, baltalı ve havalı.
Devil's final night.
Aşk nefretten daha çok şey öldürür.
Kes beni, Dior akar,
John Lowe'dan aşka dönüşen her şey.

Friday, January 15, 2016

Efsunkar

Sen hata yapamazsın
yazar şaudlarda.
Aradığın çözümü
bulamayacaksın
sabah olmadan,
sis dağılacak
ve zaten olanı
farklı görmeye başlayacaksın.
Düşünmüyorum, biliyorum buyurdu
Ninkasi
köpürürken gecenin sisi.
Zarafetle kesiyorum bağları,
kendimle olan şeyler
dışındaki şeylerle.
Cesur,
deli,
dore.
İtme
zormala
yok.
Yargılamıyor
denizlerin yükselişini,
bencilliğini rüzgarın.
Düzeltilecek hiçbir şey yok
tek şey bile.
Yıkımları yaşamadıkça
hayat değişmez,
aynı kalıplar sefildir.
Parçalanıyorum
Klangnomad üçgenine.

Friday, January 08, 2016

Kapatın ışıkları!

Kendimi tamamlarken,
rahatsız edilmek istemem.
Düşsel kişisel evrenimde
karanlığın sesleri
bambuların seslerine karışır. 
Bir çiğ düşer içkime
biraz kan ve deri parçası
yeniden doğuşumu kutlarım.
Derin bir ormanda
cam bir kozanın içinde
tanrıça başlarıyla birlikte.
Gücünü serbest bırak!

Yurei

Zaaflarına bir kabul, hatalarına bir ödül, sevgisizliğine bir lol verdim.
Artık geri veremem,
bende kalan filmlerini, kitaplarını, ketçabını.
Geri veremezsin aldıklarını,
fişin yoksa.
Geri verilmez hiçbir saç tokası.
Yokluğuma emanet et,
sende benden yalanları.
Her şeyi yala.
Bana beni bende benden.
Bir şansım olsun,
en büyük ikramiyesinden.
Doğru yer, doğru zaman,
sessiz ömrüm olsun.

Sion Sono Zamanları

Yalnız ve sessiz, istediğim sadece buydu.
Uzay boşluğunda,
dünya yüzeyini seyretmek gibi.
Her şey çıtyok.
Karanlık ve kararlı.
Ezoterik, egzotik ve erotik.
Ama değil.
Gürültünün illa bir sesi olması gerekmiyor.
Görüntü yeni gürültü.
Sosyal medya,
televizyon,
parlayan bütün ekranlar.
Paranoya,
insomnia
anne, baba.
Çok sesli cinnet korosu.
Şaraba sarılmak,
şarkılara,
sıcak suya,
yangına
meditasyonlara.
Devirdaim bir gürültü.
Saat sesi,
endişe sesi,
belirsizlik sesi,
sıkılma sesi.
Yalnız ve sessiz,
yalnız, sessiz ve çaresiz.
Durgun, buruk, isteksiz.

"It's about understanding that no matter what label is thrown your way, only you can define yourself." The DUFF

Kendinle olmak,
yalnız ve sessiz
buydu.
İfade etmek
gözler önünde,
değil
beğenilsin diye.
Şimdinin dibinden
eski ilgilerin içinden
yeni şeyler çıkabilirdi
daha önce hiç fark etmediğin
bir yol mutlaka vardı
bulabilirdin.
Sion Sono'nun bambu aşkları
cyberpunk sokaklar,
gecenin kadınları,
neonların erkekleri,
soğuk balıklar,
balık sosları,
chopstik dinlendirme aparatı.
Kan ve wakame.
Kılıktan kılığa giren,
Sasori siyahlığında,
üç zamanın içinde,
sentez bir hikaye.
Aşk Oteli'nde Asyalı bir trans,
Çin'de bir evin köşesinde maneki neko,
bir mangada mecha,
Chinatown'da pazar alışverişi,
Tayland'da bira...

Pagan bir kitabın
kutsal sayfalarıyla
özüme bağlandım.
Ben bildiğim her şeyim,
öğrendiğim her şey
yarattığım her şey,
olmak istediğim,
yarım kalan heveslerim.
Kontrol,
askerlik,
mükemmellik
denge.
Zaaflarım,
sıkıntılarım,
takıntılarım
başımdaki tacım.
Pişirme kağıdında fırtına,
cacıktan kalp.

Gurme Suicide

Erik sosuna batırılmış kibir.
Kurutulmuş limon otu ve gelecek planları.
Liçi meyvesi, hiçlik evresi.
Palmiye şekeri eklenmiş tatsızlık.
Tofu sertliği,
ekmek kırıntısı, umut kırıntısı, pad thai.
Siyah fasulye, beyaz yalanlar.
Pilav pişiricide bekletilmiş
kararmış,
solmuş,
seksler.
Soba noodle'ında yanmış yarınlar.
Su kestanesi, ölüm mektubu, maktul,
cinayet aleti, çocuk iskeleti, deri,
sushi bıçağıyla yarılmış hayvan cesedi.
Yosun kaplı yalnızlık.
Tam tahıllı sessizlik.
Karabasan basmati.
Tempura unu, temple of the un.
Tom yum, ben sen.
Tabaklarda yasemin pirinci,
gönüllerde ölüm sevinci.
Yoğunlaştırılmış süt,
yoğunlaştırılmış kalp,
yüzeysel neşe.
Teriyaki sosuna batırılmış intihar.