Friday, December 15, 2017

Krampusnacht


Uçurumun kenarından bakarım,
sanatı anlaşılsın diye ölen
bir adam gelir aklıma
hayatın her ayrıntısına
değer veren
Vincent van Gogh diye bir adam.
Uçurum gözlerimin içine bakar,
davet eder beni huzurlu karanlığına.
Bıraksam kendimi
uçabilecekmişim gibi
belki de gökyüzüne doğru
düşebilecekmişim gibi.
Kötü ruhlar ünlü olur bu dünyada,
iyi ruhlar cam tabutlarında.

Tuesday, December 12, 2017

Thursday, November 23, 2017

Evrimi Aşmak

* Kendi hayatımın kontrolü bana ait. Onun dışındaki hiçbir şey bana ait değil.

* Neye odaklanırsam o olurum. Çünkü odaklandığım şeyin realitem olduğuna inanırım. Oysa her zaman daha fazlası var.

* Şefkat, benim iyiliğim. Kalbimin bana ne söylediğini her zaman dinlemeliyim.

* Hiçbir zaman tek bir çözüm yok. Alt tuşuna basarsın ve başka realitelere açılırsın.

* Değişmez ve yolunda giden bir lineer zaman yok.

* Eski davranış kalıplarından çıkıyorum."Bu benim hayatım boyunca böyle oldu." Bunu kabul etmiyorum.

* Dışarıda üstünden süzüleceğim harika dağlar var. Neden tırmanayım?

Hong Kong Mon Amour

Aramayı bıraktığında bulursun...

Doğudaki uzaklara yolculuk
rahatsız ve egzotik.
Bir kameranın RAW'ından
bir uykunun R.E.M.'inden
bakmak gibi
yarımadanın ışıklı topraklarına iniş.
Gececil görüşü,
rüyAy'a seyahat,
hızlı ve sıcak.
Köprüler ve tüneller arasında
birden fazla ada
sarışın kadının
sarhoş olduğunda uğradığı handa
ufacık bir oda.
"Chungking Express"in yalnızları
Chungking Mansions'ın yalnızlarına karışmış.
Burası pis bir dünya.
Burası dost bir dünya.
Doğrusal zamanı aşmalıyız,
bilinci aşmalıyız,
kendi evimizi yaratmalıyız
kahveli muse'un mesajı.
Gezmenin,
konmanın,
kendi kendine iyi olmanın
ustaları...
Pisliğin kung fu'su bu.
Benzemez hiçbir savaşa.
“Now I am older, 
I understand we have to accept 
who we are.” 
Doğum günümün sarhoş tekniği
Jackie Chan'den geldi
neşeli çekirge
asık suratlı sensei.
Her sokak restoranında bir bira
büyük işler başarmadan da
mutlu olanlara,
şefkate ve çabasızlığa!
Odaklandığını gerçek sanırsın
dışarıda daha fazlası var
yerin Alt'ında
The Upside Down'da.
Tuhaf şeyler,
heyecanlı veletler,
demogorgon hikayeler.
Biz hikayelere inandık.
Hong Kong'un akşamlarına
insanların caddelerde akışına
parklara, tabelalara, binalara,
pembe flamingolara,
zamanın kontrolsüz oluşuna
inandık biz.
Işıkların senfonisi,
çubukların neşesi,
mantıların karidesi
yol gösterdi bize.
King Kong'uz biz burada
Hong Kong Adası'nda.
Bir mumyaya dönüşebiliriz
ya da bir sarhoşa
Soho'nun yokuşlarından çıkan
zombi ninjalara.
Hayattaki duruşumuz
yolcu
gezgin
hayalet...
Karşıyız yerleşiklere.
Victoria tepesinde
Viktoryen bir resimde
kendimizi bulduk
ölülerle en ince perdede.
Cadılar bayram etti,
kostümler pazar yeri,
canavar geçit töreni
hayırlı Halloween'ler!
Küsler barıştı,
katiller yarıştı,
geceler çarşaflara dolandı.
Mong Kok'ta kaybolduk
noodle çorbasıyla doyduk
baharatlı mı baharatlı.
Tarih müzesinin
opera yüzleri olduk.
Aşk kırmızı sedefli
yumurtalı aşk.
Doyurucu ve yaratıcı.
Ramen,
amen...
Gözleri yaşartan tapınaklarda
andık ruhlarımızı
kedi sokağında
bulduk aradığımızı.
Hiç-miş meğer aradığımız.
Zaten yolcu dediğin başka ne ister?
Binlerce metre yüksekten uçmak ister.
Bir teleferiğin beşiğinde
Buda'yla birlikte yürümek ister
kabullenişin eşiğine
avucunu açmak ister.
tıpkı bir lotus gibi
tıpkı yokuz gibi
dualarımız bir bulut gibi
dragon gibi.
"Be water my friend."
Bruce Lee'nin dediği gibi...

Wednesday, November 15, 2017

Delicate Wolf

Söğüt ağaçlarının gizlediği bir korudan geçiyorum,
arkamda yılankavi bir manzara
önümde oniks bir köşk.
Meditasyonlarımda gittiğim yer burası.
Trüf mantarı yiyip, bal kabaklı latte içtiğim.
Evim gizli tapınağım benim
ruhumu adadığım
konuşkan mabedim.
Şeytanın şarkısı,
kötülüğün daveti,
kurt, kan ve kum saati.
Eğer saçlarına yarasa dolanırsa
musallat olurmuş şeytan sana.
Şeytanlarımla saklambaç oynuyorum ben.
Bir uçurumun kenarında duruyorum,
arkamda mantıklı sesler çıkaran rüzgarın sesi
önümde alabildiğine gri.
Meditasyonlarımda gittiğim yer burası.
Marigold ramen yiyip, soğuk ay ışığı içtiğim.
Zihnim kadim tapınağım benim
illüzyondan kaçtığım,
ruhumu beslediğim,
hiçbir şey yapmak istemediğim dünyaya rağmen
yaşadığımı hissettiğim.
Yalnızca büyümesini istediklerini besle.
Başka bir boyuta çekiliyorum ben
her şeye yeten
başka bir dünyadan, bir kurttan
yeniden doğan.

Tuesday, November 14, 2017

Semiramis

Asur tanrıçası, balıkların kızı o.
Semiramis
bir heyecanın çocuk gözü
bir enerjinin son versiyonu
deniz yıldızlarından zuhur eden.
Kilise gezmeyi seven
kiliseperest.
Filmleri yazmayı seven
sutyensiz bir druid.
Yalnızca sesini duyduğu filmlerin 
sahnelerini hayal eder.
Kendine değer verir o,
iyi bir kalbi anlayacak kadar.
Affediciliği sudan sebep.
İçi hep huzurludur onun.
Margarita'sını yudumlar
yosun bahçelerinde
ve Pelin Batu şiiri okur 
memnuniyetle. 
Bir inci aymazlığı
kutsal suyun berraklığı
yazın temaşası içinde.
Amytis, Media, pitaya...
O bir ürpertidir denizin dibinde.
O bir şarkıdır 
deniz kızlarının öldürdüğü 
denizcilerin dilinde. 

Thursday, November 09, 2017

Sunday, October 15, 2017

Saturday, October 14, 2017

Through the Looking Glass

Toprak ıslak ve zombiler mezarlarından rahatça çıkıyorlar. Geçmişle geleceğin birbirine girdiği bir zaman dilimi daha. Hatıralar bozuk et kokuyor...

Yaşadıklarım zihnimde iskambil kağıtları gibi açılıyor
paralel evrende başka bir ben huzurludur belki de.
Bir yerlerde bir şeyler ne umutlarla başlamıştı
gençlik hayalleri vazodaki çiçeklerdi.
Burası çiçeklerin çürüdüğü yer,
burada canlı çiçekler sadece tablolarda.
Siyah renkle başlıyor her şey, zifiri dürüstlükle.
Doğadaki her şey siyah, ışığın etki ettiği yerler haricinde.
Bazı geceler geride bıraktıklarımın hüznü çöküyor.
Seçimlerimin beni getirdiği noktalarda
bir gülümseyiş kurudu, bir kalp kırıldı, bir umut parçalandı.
Eskiden çıkıp gelen biri hayaletleri de beraberinde getiriyor
ondan değil, o zaman olduğum şeyden kaçıyorum.
Korkunç bir an için fütursuzca harcananları hatırlıyorum.
Gençliklerin solduğunu, eksik kaldığını bazı çocukların
ölümün gerçek olduğunu, güzelliğin öldüğünü
insanın kötülüğünü ve sevmeye değer olduğunu hatırlıyorum.
Hayat hiçbir zaman hep keyifli değildir ki zaten.
Hayvanlar bunu bildikleri için gülmezler.
Herkesin öldüğü bir zaman vardır bu oyunda
gülüşlerin fotoğraflarda kaldığı, gerçeklerin kırbaç gibi çarptığı
hiçbir şeyin aynı kalmadığı.
O zamana kadar, tüm çiçeklerin yaşamı doğaçlama.

Friday, October 13, 2017

Winged Doll

"I feel more and more detached from the internet and cyber space everyday. I’m just here to post some stuff." Audrey Kitching

Sağlığın önemini öğrendim,
sessizliğin değerini
siberden uzaklaşmanın
esnemenin mucizesini.
İnsanlarla
hapishanelerinde
zaman kaybetmemenin önemini.
Yalnızlıktan doğduğunu
fikirlerin
öz sevginin.
Sakin ve huzurlu
faşist değil,
sinirli hiç değil
sakin ve huzurlu.
Ancak dönünce kendine
kitaplara,
filmlere,
doğaya,
ve sokağa.
Sevebiliyorsun
her şeyi
kendinden başka.
Bütün kötü insanların
pişmanlıkla yanmasını,
bilgelikle aydınlanmasını diledim.
Kötü şeyleri sildim
zihnimden
hayallerle
tütsüledim.
Mum yaktım,
tarçın kattım,
karanlık sabahlarda
uyanmadım.
Aydınlık zamanlara uyandım.

Monday, October 02, 2017

Zuul

Büyünü gizleme.
Yol belirir önünde
hareket edince.
Elma suyu iç,
kapına bal kabağı koy,
kedi gibi esne,
sessiz kal
ve konuş çiçeklerle.

Tuesday, September 26, 2017

Alice Berbatlıklar Diyarında

Gözlerimi açtığımda
her yerde kaos vardı
beyaz güller, beyaz masa örtüleri, beyaz perdeler...
hepsi kaosa bulanmıştı.
Bu cinnetin sebebi
tavşan deliğinden düşmenin şiddeti
ve herkesin kendini aşırı önemli görmesiydi.
Sanki yaşam davetinin baş konukları gibi
hep vardılar da
hiç ölmeyeceklerdi.
Zaman durmuştu,
sonsuza dek çay saatiydi.
Hiç bu kadar uzun süre düşmemiştim,
düş gördüğüm zamanlarda bile.
Düş, düş, düş!
Ne sığıyordum içine
ne de geçebiliyordum içinden
kötülüğün ve zamanın.
Oysaki burada
ruhumu besleyen bir şey yoktu
kendi aklım dışında.
Aklım vardı işte
bu karanlık delikte
kuyruklu hikayelerimle birlikte.
Beni ye!

Bu rüyanın kongresi biraz garipti.
Kendini beğenmiş tırtıllar,
tezahüratsever domuzlar,
zavallı şapkacılar...
Durmadan yer değiştiriyor,
durmadan konuşuyor,
konuştuklarına kendileri de inanmıyorlardı.
Pekmezli çorba mı olurdu?
Biberli kurabiye de olmazdı,
kurabiye deliydi.
Bütün üzümlerin kendisinde toplanmasını istemişti.
İskambil adamlarından kule yapmaktı derdi.
Yıkıp yapmak,
Yapıp yıkmak,
tik tak!
Hep acelesi vardı kirpilerinin.
Daha çok ihale, daha çok usulsüzlük
ihaleye usulsüzlük
ekmeğe tereyağı, çaya küp şeker
sürekli büyüyen
göbekler ve gökdelenler.

Herkes ne de tatlı delirmişti.
Kendini büyük görenler
kendini küçük görenlere göre
biraz daha fazla, biraz daha hiç.
Beni iç!
Derslerden ters çıkarılmış,
kimsenin utanması kalmamıştı
merhameti, vişneli tartı ve karamelası da.
Zaman betona çalarken
Kupa Kraliçesi'nin kurabiyelerini
kim çalmıştı?
İşte bu büyük bir muammaydı.
Kimine göre sebep, mahkemelerin pastane olmasıydı
kimine göreyse Düşes’in uydurmaları.
"Uçurun kellelerini,
otel yapın yerlerine!"
buyurdu Kraliçe.
Önce ceza sonra karar
çöle döndü sahalar, kalmadı oyuncu ortada
son verildi haliyle kroket maçına.
Kırmızıya boyanmış güllerin
aslında beyaz oldukları
ortaya çıktıysa da
kimse şüphelenmezdi bu saatten sonra
birkaç flamingo dışında.

Bense merak ediyordum
herkesin neden emirler yağdırdığını.
Kedi yarasa yer mi?
Yarasa kedi yer mi?
Armut dibine düşer mi
ortada ağaç yoksa?
Vücudu olmayan Gülkedisi'nin
kesilebilir mi kellesi?
Bir tek kediler eğilmemişti
kraliçenin önünde çünkü.
Biraz sessizlik, minik bir anahtar
bakanlar değil de, kendi işine bakanlar
çözebilirdi her şeyi
diyebilenler “seni kim takar?”.
Merak ettikçe büyüdüğümü hissettim,
insan boyutunda olduğumu
heyecanla ve keyifle dolduğumu.
Gözlerimi kapadığımda
çoktan uyanmıştım aslında...

Friday, September 22, 2017

Tabutta Bovary

"Kişinin ödevi yüce olanı sezmektir. Güzel olana değer vermektir. Toplumun kurallarına körü körüne bağlanmak değildir." Marquis d'Andervilliers

Bovaryvari hislenmeler içindeyim.
Ruhumu yüceltmek peşinde
müzikle,
kremalı calisson'larla
davetlerle.
Aziz gibi olamam ben
bana göre değil
yer değiştirmemek,
az okumak,
kanaviçe işlemek,
yetinmek rutinle.
Benim 
dokusunu merak ettiğim şehirler,
kokusunu merak ettiğim meyveler,
sesini merak ettiğim meydanlar,
tadını merak ettiğim şaraplar var.
Bir operayı izlemekte 
ihtiras var,
bir ormanda gezinmekte
nefes nefese sevişmekte.
Çünkü mutluluk üretir
yeryüzünün bazı yerleri
toprakta biten 
meyveler gibi. 
Ölü kasabalar
boş kalabalıklar
değil bana göre. 
Bovaryvari çırpınışlar içindeyim
arsenikli savoy,
sessiz örümcek,
gece fenerleri,
gündelik hayatın nefretleri...

Wednesday, September 20, 2017

Üç Kere Büyük Hayat

Her yer örümcek ağı 
olsa ne yazar,
benim kanatlarım var
göz bebeklerimin üstünde
kafamın içinde 
başka patikalar var benim,
hayali arkadaşıyla oynayan 
bir çocuk gibi zihnim
kendi içimdeyim 
ve kendi hayatıma bakıyorum.
Soylu bir ruh nasıl teselli bulur?
Bunca gül bebeğin içinde, 
her yer sarılmışken Pierrot'larla 
bir biçimde. 
Öldürmeli mi onları
görmeyerek
reddederek bu hayvan kafesini
kuşlarıyla arkadaş Tesla gibi
ya da geçip gitmeli mi
mutluluk hastalığının içinden
kuş gagalı veba doktoru gibi?
Yaşamın özütünü içiyorum
bazen suyun kenarında 
yalnız bir Haiku bitkisi,
sessiz bir filmin içinde yaşayan
Theda Bara miti,
Art Deco bir tablonun gediklisi, 
gizli bir ormanın Miss Giddens'i.
İşlemez bana duvarlar
benim hayallerden zırhım var. 
İçi doldurulmuş kuş değilim ben
lapis lazuliden kanatlarım var
süzülerek bu kabareden
geçip giden...
Utanmaz hayaletler
beyaz şiltelerin altından
bana bakarken,
kalpleri alınmış
merhametsiz kadavralar
aynalarda görünmezken,
doğruyken
bütün yanlışlar,
ruhum romantik Lisbon kızı.
Ruhum Dahlia'nın su perisi.
Hayallerinde özgür çünkü
hayatın sırrını
keşfetmiş biri.

Tuesday, September 19, 2017

Vişne Çürüğü Gezmeler

"Her yıl bir kez, daha önce gitmediğiniz bir yeri ziyaret edin." Dalai Lama

Güz geldi ve içimi sarı kızıl yapraklar kapladı.
Uğultular her sesten daha müzik.
Rüzgarın beni üşütmesini,
yağmurun sersemletmesini
her şeyden çok istiyorum.
Bugün burada gömülmek
yarın Transilvanya'da uyanmak istiyorum.
Bulamasınlar mezarımı Carmilla'nınki gibi
ve bir hisardan atlayarak uzaklaşayım
kanlı savaşlarından insanların
zavallı Elisabeta gibi.
Beyaz dantelli gömleğim kana bulansın da
şeffaf sutyenim asla!
Djuna, zevk ve sefa.
Canlandırsınlar içimdeki zalimi
ormanın güçleri,
hapishanemin burçları,
acı ve konyak.
Erzsebet,
kalbini yıkamaya
daha kaç banyo gerek?
Yazın hayaletleri uçuşuyor kafamda
şimdi biraz serinlemek zamanı
grinin tadını çıkarmak
aşk, taş ve yaş
hayatın tridenti.
Kotor'un gizemi
dar sokaklar, eski pub'lar, maltlar...
Yüzyıllarca kalabilirim
Jan Svankmajer'in tahta bebeği
kara dağın bilge kedisi
olabilirim.

Friday, August 18, 2017

Esoteric Exposal

Posesyon

Ay ışığının oyunu işte,
metruk bir evin odalarını aydınlatıyor.
Sanki birileri yaşıyormuş gibi
perdesiz pencerelerden
metalik bakışlarıyla 
yabancıları seyrediyormuş gibi.
Bütün bunları hayal mi ediyorum yoksa?
Gökyüzünden bir çığlık kopuyor
on binlerce damlanın vurduğu
cesetler filizleniyor.
Çığlık değilmiş o,
gülme gazı çekmiş
martılarmış.
Bir ölümü müjdeleyen
tahta köpeklermiş.
Ölüm ne zamandan beri umut oldu bize?
"Cinsel arzu belki de yalnızca 
engellenmiş insan eti yeme arzusudur."
diye geveliyor Novalis
boynundaki Yahuda öpücüğüyle.
Tamam tamam ikna oldum
bütün bunlar
hayal.

Tuesday, July 11, 2017

Wednesday, July 05, 2017

Tuesday, July 04, 2017

Wednesday, June 28, 2017

Decayed Hollow

Kurukafa kelebekleri uçuşuyor 
mezarımda
kargalar matem rozetleri takmış
sis kaplamış kanatlarını
sis asit kokuyor.
Kemiklerimi çıkarıp
şarap ve suyla yıkadılar
öperek defnettiler beni
bir katakompa.
Kurumuş kan,
yanmış haç
siyah mum
ve taze kekikle mühürlediler
tüyleri yolunmuş mozalemi.
Arınıyor her şafakta aura'm
asit yağmurlarıyla birlikte
boynumda genetiği bozuk bir gül,
dişlerim kurt kapanı,
çan sarmaşıklarım zehirli.
Sabırsızlıkla bekliyorum
yeniden dirilmeyi...

Wednesday, May 31, 2017

Sunday, May 28, 2017

Krizantem Palet

"İyi şeylerin olmasını istiyorsanız onlara yer açmalısınız." Audrey Kitching

Öğleni mandalina ve çayla karşılıyorum.
Sabah çoktan geçti
bir rüyada,
yeni başlamak bu
tembellik yapmaya.
Nazik, yumuşak ve sıcak sarı
bedenimin sevdiği gibi.
Kanatlarını açmış
beyaz bir tavus kuşu gibi.
Yaşamak yeteneğim,
hayat meşgalesinden
istifa ettim.
Acelem yok,
dilimin her noktası ıslanmalı
Yasemin çayıyla.
Bazen
öğleden sonra
yataktan çıkmaktır kişisel bakım.
Sıcak suyun altında
gevşemektir yoga.
Tüyler, boya fırçaları ve kaktüslerin gücü.
Bazen ölmek yeniden doğmaktır,
keyif inisiyasyonu.
Temiz hava şans getirir,
sanat müzesini yalnız turlamak
kendine çiçek almak
ve gülmek çaresizliğe.
Sorgulama
yargılama
kendini boya.

Akşam üstünü vişne ve kök birasıyla karşılıyorum.
Uykum çoktan geçti,
yeni başlıyor güngece.
Bir incinin doğuşu gibi
şefkatli ve şeftali
pembesi
bir incirin ortası gibi.
Her şey doğru zamanda
gelir bana,
yapabileceğimin en iyisi
kendime bakmak
içbükey aynamda.
Yüzüme suyla karışık bal
deniz kenarında piknik istiridyelerle
bacağından asılmış çiçekler duvarlarıma
küp küp doğranmış ananas
ve karpuz kahvaltıda.
İşte günün güzellik maskesi.
İstiareye yatmak
imgeler boşluğunda.
Yelpazenin gözleri
kuğu başlı musluk
çift başlı çilek.
Üstüne biberiye serpilmiş şeffaf mum.
Üstüne meyve serpilmiş iç çamaşırları.
Dalmak o boşluğa
ve unutmak
hiçbir şey yapasım yok başka.

Geceyi nar ve waffle'la karşılıyorum.
Gül yaprakları
ve çikolata kırıklarıyla.
Kristaller geleceğimi okuyor
orkidelerden medet umuyorum.
Kilden heykeller yapmak
antik kılıçlar edinmek
aura'nı temizlemek
sarılmak şimdiye.
Bir portal açılıyor
portakal dilimlerinden
sonsuz evrene
ve sonsuz geceye.
Kendine aşk, bir elementtir.

Şık Delilik

Hayatı yaşayışım Jim Jarmusch'un Paterson'ı,
nesneleri hissedişim rakun eli,
heyecanlanışım köpüren yumurta akı,
cinselliğim Coco Chanel.

Coco

Bir ışıktan doğdu
suların tersine aktığı
piramitlerin ters durduğu 
bronz çağda
özgür ve güçlü kadın. 
Kova çağıydı,
karanlık ve umutsuz.
Savaşlar
ruhun açlığı
intiharlar çağı.
Başının üstündeki yıldızla doğdu
durdurmak için 
erkekliği. 
Siyah bir tülbenti
çıplak ayakları vardı,
mehdiliğinde bile
şıktı.
Acı çekmek yok artık
yaslanmak yok tanrılara
kendinden geçmek
doğayı biçmek
kan içmek
yok.
Bir kadeh şampanyadan doğdu
ilk vahiy
Nil'den Babil'e
Hatşepsut'un
gök kubbesinde. 

Monday, April 24, 2017

Sunday, April 23, 2017

White Witch

"Bütün cadılar güçlerinin nerede olduğunu anlamalılar. Ve bizce, bir kadının en büyük gücü cinselliğinde gizlidir. Bu gücü satanistçe ya da antifeminist olarak görmüyoruz. Kadının doğal bir canlı olarak kutlanması diyebiliriz. Dünyasal bir vücut, ruhani bir öz ve bir rahim. Cadılığın tüm tarihi, kadın cinselliğinden korkulmasıyla ilerlemiştir. Onlarda yarattığımız erotik duygulardan korktukları için bizi kazıklarda yaktılar. Sonra bizi hapis tutmak için, köleleştirmek, fahişe ve fantezi bebeklerine dönüştürmek için evlendiler. Asla ne istediğimizi sormadılar. Bize öğrettikleri şey, aşırı mantıksal ve çilekeş erkeklerin aşırı kuralcı olduğu ve kadınların hisleri ve duygularının hastalık olduğu ve tedavi edilmesi gerektiğiydi. Ve kadınlarla erkeklerin farklı olduklarına inanıyorlar. Gerçek eşitliğin bu farkta var olduğuna inanıyorlar. Erke ve kadın arasındaki karşıtlık için çalışıyoruz ve böylece tanrıça olarak gücümüzü elde ediyoruz. Erkeklere bizi asla anlayamayacakları yöntemlerle sevmeyi öğretmeliyiz. Yani tanrıçalar parfüm sürün, yüksek topuklu giyin ve makyaj yapın. Saçınızı çekici bir şekilde yapmayı öğrenin. Vücudunuzu sanatsal bir biçimde gösterin ve neyi göstereceğinizi bilin. Anne ve sevgili olun. Ayaklarınız yere bassın ama erkekler erkekliklerini hep hissetsinler. Onların size olan korkusunu yenmek ve kalplerindeki aşk kapısını açmak için seks büyüsünü kullanın. Ancak o zaman sizi bir insan olarak, tüm iç güzelliğinizle göreceklerdir. Sonra kalpleri sevgiyle açıldığında onlarla ne isterseniz yapabilirsiniz." Gahan & Barbara, The Love Witch

Saturday, April 22, 2017

Yeniden Frankenstein

Doğayı içimde taşıyorum.
Esnemezliği, katılığı
salıverdim.
Zıplak bir keçiyim
Adamus'un çemberinde.

Duyularımı açıyorum.
Sıkıcı gri duyulardan
her şeyi duymaya doğru...
Yiyeceklere, seslere, kokulara 
ve insanlara doğru.
Yanlış olan bir şey yok.

Bilgeliği kucaklıyorum.
Altın Çağ'ın eşiğinde,
kendini hissetme
ve şefkat hüküm sürecek
Poe'nun macabre'sinde.

Wednesday, April 12, 2017

Saturday, March 25, 2017

Enerji Kokusu

Sadece bana kalan
ve benim bildiğim
o anın büyüsü.
Tren yolundaki geyik
"Stand by Me"de
Gordie'nin gördüğü.
Sadece kendime sakladığım
bir hatıra
bir mekan
bir enerji
chia tohumu
avokado
ananas
ve sputnik.

Thursday, March 23, 2017

Blood and Chocolate

Hannibal
Baphomet
kendini müzikle
sanatla iyileştiren
şeytan adam.
Beyaz mantar
şarapla.
Nemli bedenlerde yetişen
biraz daha tatlı olsun diye
salyangozların emdiği
isimsiz etle.
İnsan kavuklarında
geyik boynuzlarında
terbiye edilmiş
nevrotik bitkilerle süslenmiş
şizofrenik tarifler eşliğinde.
Kafatası çorbası
seri katil tabağı
üstüne de
soğuk intikam.
Bon appetit!
Hannibal
Behemoth
sevdiğini yiyen
şeytan adam.
İnsan değil sanatçı.
Will'in biricik aşkı.
Brian Reitzell -Kaiseki...
Zarafeti biliyor
hoşgörüyü tuzluyor
kaba insanları yiyor.
Tahammülü sınırlarında
jölede ve buzda.
Hannibal
Beelzebub
ne olacağını merak ediyor
ortalığı karıştırırken
"Biliyorlar"
biliyor
sanatını izliyor.
This is my design...
Göze göz
dişe diş
tabakta ve kremayla.
Yemek seremonisi
zehirsiz
dostlarla.
Uyluk ve toynak
insandan olma
bir kalp
cinayet paleti
tanrının gözü
bir kadın
kaskatı.
Bu bir cinayet sonatı!
Bu ilan-ı aşk sanatı!
Hannibal
Tezcatlipoca
Beyin, kalp, kulak, incir, armut...
Eat the rude!

Monday, March 13, 2017

Kitsune

"Vitriol

Visita Interiora
Terrae
Rectificando Invenies Occultum
Lapidem

Dünyanın derinliklerini ziyaret et, felsefe taşını bulacaksın. Arınıp saflaşmak istiyorsan, cehenneme iniş deneyimini yaşamalısın
." Hermes Trismegistus

Theremin çalıyor yalnız bir kadın,
elleri kazanından süzülen dumanı
savurur gibi
pişirdiği adamın.
Cadı merhemi sürünce
yaraları iyileşiyor
kalbinde
delikli ve boynuzlu.
Tanrıçanın şerefine
toprağa dökülen şarabın
şişesine
hapsediyor kara sanatını.
Zümrüt tabletlere yazıyor
beşgen yıldızlı adını.
Spiritus sancti...
Ve büyüyor gölgeler,
göğüsleri taşıyor
yanan kalbinden
gül ve haçla tütsülenmiş.
Altın şafak
Hermes Trismegistus'un kılıcı
Madam Blavatsky'nin 3. gözü
dev bacaklı böcekler
kan nehirleri
zehirli kahve.
Ne kadar aşağı
o kadar yukarı.
Demir lord
aptal
unutkan!
Uzun, uğursuz elbisesiyle
ormanda uyuyor yalnız bir kadın.
Dia de los Muertos...

Monday, February 27, 2017

Memento Mori

Cath Palug kendini yalıyor,
taze etle doldurduktan sonra
midesini
taze insan eti.
Art Deco bir mezarlıkta,
gün battığında.
Siyah beyaz gökkuşağı,
gri çiçekler,
albino bir gece.
Ben aşkım,
ben ölümüm.
Yüzümde
örümcek ağından bir maske
kukla kollarım
balmumu baldırlarım
zehirliyorum şekerleri
sinekler konmadan önce
meşe ağacına konmadan önce
fakat önce
bir bardak kahve.

Bloom and Gloom

Yüzü kaplayan tüllerden hoşlanıyorum.
Yas tülleri,
asalet tülleri.
Süt ağlayan gözlerden
yanan kalplere
Sacred Heart, secret heart.
Zevk için giyiniyorum
çiçekleri üstüme
yeşilleri üstüme
köpürüyorum.
Ökse otunu
altın orakla keser gibi
kanatlanır gibi
kırmızıya kabarıyorum.
Cadılık alametleri mi bu?
Kendi kuyruğunu
ısıran yılan.
Belki de
gizli güçlerim vardır.
Defixiones,
kylix,
Nekromansi.
Gecenin Kraliçesi.

Friday, February 24, 2017

Wednesday, February 22, 2017

Yaşam tasarım ve güzelliktir!

"Üstat Dark'ın geldiğini hissetti çünkü her şey buz kesti. Ona vakum gibi geldi. O emişi basitçe hissedebiliyordu. Karanlık enerji böyledir." Adamus

Doğa için fark etmez.
Ölür ve yeniden doğar.
İşte hayat.
Form, tasarım, simetri, güzellik, kaos...
Theos!
Çayı yavaşça yudumluyorum,
yeri ayaklarımla öperek yürüyorum,
kedileri itinayla okşuyorum.
Tadına vararak, bilgece ve sabırla.
Yaşamak için buradayım.
Bütün geçmiş yaşamlarım
ve bütün gelecek yaşamlarım için atanmış
bir yükselenim.

Wednesday, February 15, 2017

Thursday, February 09, 2017

Friday, January 20, 2017