Thursday, December 17, 2015

Friday, December 11, 2015

Love Mantra

"Ey kutsal ölüm, beni yeneni yen." 

Hayvanat bahçesinden çıktı
fantezileriyle,
kapıldıklarını
kafeste bırakarak.
Bedenini seviyor,
ağzının içindeki kaz tüyü dili,
nefesle genişleyen
her şeyi.
Bir iki karat alkolle beliren
hisleri bile
biteviye.
Kozmik bir kozada yaşıyor.
Çan, kitap ve mum.
Afrika kraliçelerinin yüzleri,
masklara çizilmiş
maskara suratlar.
Bir cadının dileği,
sevdiği her şeyin üstüne
sim sürüyor,
Zodiac'ın zumbasında
şimşekler çakıyor.
Tabiata
dokunmalısın.
gizlenmelisin.
gürültünün ardındaki
durağan
fesleğen
bahçeye.
Ylang ylang boynuna
kara buğday dudaklarına.
Zihinsel değil,
sevilme hissiyle doğdu.
Zincirlerinden çözündü
fantezileriyle,
Houdini gibi
dans ederek.

Friday, December 04, 2015

Bordo

Zen bahçesinde açan
güz külleri gibi acelesiz.
Suyun öbür tarafında
gizemli bir mağara
saçları permalı kurbağa.
Seni kelime olarak sevmeliyim önce.
Gazzali'nin kalem kutusu,
kılıçtan keskin
kalemi,
tofu gibi kalbi.
Bir sevgilinin varlığı
ve boşluğu.
Fernando Pessoa'nın hiçliği.
Bir bardak cin tonik
cam bir çanın altında,
uzun bir öpücük.
Değişen göz,
her şeyi değiştirir.

Wednesday, November 25, 2015

Marsala

Üfledi hayatın özünü
yüzünü
buladı kana
kara
toprağa.
Bir uçuş ki susamış
orta şiddette
bir darbe
bir kum
bir kutsal veda.
Barbarlık,
kirli sarı,
pas ve kemik.
Beni unutma.
Çünkü ben yarattım seni kilden,
dilden,
deriden,
esriklikten.
Usturlabsız,
büyüttüm büyümü seninle,
dedi tanrı.
Dinlemedi çöl şeytanı Marique.
Diriltti develeri, perileri, sisleri
eğdi kasları
kasnağı
suya
yaprağa
hayat verdi.
Bordo ve zehir.

Special Terane

Ayaklarımı öp!
Babil'in kızıyım ben!
Saçlarım turuncu kadife çiçeği.
Topuzu göğe yükselen
etekleri mücevher kutusu
Rokoko soylusu misali.
Kibirliyim,
kuruntuluyum,
katilim ben
rüyalarını delik deşik eden,
uykularını bölen.
Arzu duymadığın her şeye karşı eskisin.
Dümdüz hayatında kuş kafesindesin.
Sarsılman lazım tutkuyla,
tokatla
ez kendini
eğil,
inle
indir.

Ellerimi öp!
Lut'un kızıyım ben!
Tenim polyester, dudaklarım nar.
İri göğüslü hamur tanrıçası
bukleli Hazel.
Billur güzelliğin tanımı değişti
uzun çizmeli, korseli, jartiyerli, tasmalı
kadın güzel
erkek güzel.
Dans et tüm omurlarını üst üste yerleştirerek
kalçan ovaller çizerken
ellerinle yokla kalçanı
sev pubisini
Malleus Maleficarum ayinleri gibi.
Derine
daha derine.

Kırbacımı getir bana.
Ben Metres'im.
Çıldırmış bir tanrıçayım ben.
Dili dışarıda raks eden Kali'yim.
Kont Orlok'un gölgesiyim.
Tırnaklarım derin
etim ince
dilim uzun
sesim kalın.
Alışkanlıklarını öldür,
ölümü sürün,
yeni bir baş için
kırmızı giyin.
Sus ve dinle.

Thursday, November 12, 2015

Pancarlı Drape

Kardinal mavisi bir gecede,
karanlık güçler bile uyurken.
Daha karanlık olsun istiyor uyumak için.
Süt ve yarasa.
Kibar, soğuk ve mesafeli.
Yalnızlığı seviyor.
İç içe olmak en az salata kadar karışık. 
Gruplara hiç uymadı.
Bir eşi olamazdı,
karanlığı özleyen birinin.
Ağaçlarla konuşmak,
onlarla sohbet etmekten daha güzel.
Hayal kurmak,
sahip olmaktan.
İçindeyken de anlıyor şimdi hayatı.
Yaşam çözeltisi.

Güçsüz Yaşam

Her şey sonsuz bir hiçtir.
Hiçliğe alışabilecek misin?
Gerçekten doğmak için ölmen gerekir.
Günahlara savaş açmak için gelmedin.
Onları affetmek için geldin.
Karanlığı kabul et.
Geceyi de yaşa.
Anarşist ol.
Gücün ötesindeki hayatta
kovalamak yok.
Ummak yok.
Kazanmak yok.
Hiçbir şey yok.

Mother of Sorrows

Yaşamak bir disiplindir. Nasıl yaşamak istiyorsan, her gün egzersiz yapar gibi, bütün konsantrasyonunla, öyle yaşamaya adamalısın kendini. Biraz yaratıcı ve zekiysen de hayattan zevk alırsın. Yaşamayı bilen insan her zaman bir yolunu bulur.

Axis Mundi

Burcum: Kızarmış Akrep.
Yıldızım: Sandra Bullock ve Halle Berry.
Gurubum: Kan, pozitif  ve negatif.
Burcumun cinsiyeti: Cinsiyetsiz, ruh.
Üstün yeteneğim: Analiz ve taklit.
Özelliğim: Neşe ve hüzün yaratmak.
Emelim: Dini bitirmek.
Amacım: Sadece yaşamak.
Yenmem gereken huy: Kibir ve katliam.
Uğurlu günüm: Pazartesi ve her gece.
Uğurlu taşım: Kaplan gözü, kristal ve Stone Age.
Uğurlu renklerim: Eski altın, orta şarap, zeytuni, soytarı.
Uğurlu kokularım: Sümbül, lavanta, siyah gül, sütlaç, kitap.
Uğurlu müziğim: Çığlık ve sessizlik.
Muhtemel hastalıklarım: Şişmanlık.
Uygun olan eş: Hayvanlar, dirilenler ve ormanlar.
Başarılı olacağım meslekler: Yalancılık, otel işletmeciliği, çığlık kraliçeliği.
Olumlu yönlerim: Fool, falcı, assolist.
Olumsuz yönlerim: Saçma ve anlamsız olmam.

Pamlistry

Hayalimdeki meslekler: Korku dükkanı sahibi olmak, ismi "Hafifmeşrep" olan bir meyhane işletmek, burlesque dansçılığı, haftada 2 gere striptiz kulübünde gösteri yapmak, nu modellik, arkeolog olup kuş ülkesinden Göbeklitepe'ye dek kadim uygarlıkları incelemek, korku filminde zombi olmak, erotic shop'ta satış elemanı olmak, benzincide gececi olmak, Amerikan barı işletmek, korku filmi seslendirmek, dünyayı dolaşıp gezi programı çekmek ve sunmak, tuhaf kostümler tasarlamak, eski ve köklü bir kütüphanede görevli olmak, cadı malzemeleri satan bir dükkan açmak.

Hüzünlü Tarlatan

Bataklık yeşili bir korseyi iyice sıktı.
Hayaletlere ince görünmek lazımdı.
Kıymetsiz taşlardan yapılmış gerdanlığını
ve tüysüz şapkasını taktı.
Onlara onlar gibi olduğunu kanıtlaması lazımdı.
İnsandı ama aslında değildi.
Korkuları yoktu mesela.
Üremek istemiyordu.
Gürültüden hoşlanmazdı.
Hayvanlarla konuşabiliyordu.
Karanlık ve orman onun için vazgeçilmezdi.
Ayakları hep havadaymış gibi gezerdi.
Geçmişe gidip gelirdi.
Geleceği asla bilemezdi.
Hiçbir şans oyununu kazanamazdı.
Ama şans hep ondan yanaydı.
Zevkliydi
Alaycıydı.
Sarsaktı.
Karpuz kollu yarasa,
yarasa kollu karpuz.
Bir dilek tut
ve unut.
Hayaletler onu anlardı.
Duvarlarda yaşarlardı.
Zevk hayaletleri.
Geceleri beliren, deliren, kıs kıs gülen.
Bu dünyayı onlarla paylaşırız biz.
Düşlerimizi bilirler.
Seslerini duyarız
magmadan gelen.
Pudrasız peruğunu son kez düzeltti aynada.
Morsalkım rengi yüzüğünü öptü.
Ve duvarın içinden geçti.
Selam Nora Roberts, selam size.

Frances & Bridget

Hep sol omuzundan tuz serp.
Bahçeni gülle çitle.
Şans için biraz lavanta ek.
Ve hep aşık ol.

Nice and Slow

Barış içinde yaşıyoruz
tüm isteklerimle.
Zaman geçmemiş,
zaman zamanın içine geçmiş.
Geçmiş hiç bitmemiş.
Bir yogaterapiye dönüşüyor hayat.
Uttanassana
Bebek, çocuk, kadın, ölü.
Shavasana
Bitkilerin polenleri nüfus ediyor vücuduma
arsızca arınıyorum.
Narsistçe bakıyorum cam bardaktaki yansımama.
Kitaplar başucumdayken uyuyabiliyorum.
Ötesi kötü rüya.
Çan sesleri duyuyorum,
asılan kadınlar,
ateş ve yeniden doğuş.
Bebekleri ve kaşıkları siyaha boyuyorum.
Seramik kadınları olmayacak renklere.
Çünkü hangi rengi en çok sevdiğime o an karar veriyorum.
Mantıklı olması gerekmez
hobi dükkanında, hangi rengi görüp sevmişsem
onunla boyuyorum.
Neden Hollywood kırmızısı olmasın ki bir ten?
18. yy İngiliz lady'leri.
İnci, çini ve kedi.
Hepsi birer pop art oluyor.
Bu,
Andy Warhol'un sivri uçlu ayakkabılar giymesi gibi bir şey.
Şarkılar indiriyorum yolculuklarıma.
Kitapçıdan aldığım kartlarla.
Adım adım ritim ritim.
Sokaklardan süzülüp, gökyüzünden yürüyerek.
Midnight Syndicate'nin basları baritonları
gecenin umarsız karanlığı,
burgonya ve kehribar rengi yıldızlar.
Güneşten bir damla.
Aklım gidip gidip geliyor.
Aklım hayali.
Bir nedenim yok.
Sadece yaşıyorum.

Kare Dekolte

Jane Austen kadınımla İtalyan erotik korku kadınım
birbirinin yüzünü çiziyor.
Sivri tırnakları
kesin dişleri
geniş kalçaları
ve umutsuzlukları
silahları.
Tutkuları ortak
tepkileri ayrı.
Bu kedi savaşını kitaplar ve filmler kazanır.
Açık bir göğüsten,
kağıda kan damlar.
Tüm yükselişler sonlanır.
Biraz daha dantel.

Monday, November 02, 2015

Sunday, November 01, 2015

Paradetoks

Elodi pasta,
Morocco gülü,
Ginseng özü,
meyveleri zehirli varlık ağacı,
Yediğinde cenneti kaybedip kendini buluyorsun.
Kabilemi arıyorum.

Friday, October 30, 2015

Thursday, October 29, 2015

Refika Belendis

DAHA FAZLASI
KİTAPLARDA…
TOPRAK GÜZEL KIYAFET
KAN SENİN MÜCEVHERİN
HORTLA
SİNEKLER ÜŞÜŞÜYOR MEZARINA
YAKIŞMIYOR BU EYLEMSİZLİK PLANINDA
SENİN GİBİ BİR DİVA
HEM DE AĞZI AÇIK
YANAKLARI OYUK
KAFATASI YAMUK
SÖZCÜKLERİ GÖZLERİNDEN OKUNMAYAN BİR CESET
BENCE HORTLA
ORATORYON HAZIR NASIL OLSA
VARSIN ÇALMASIN ETEKLERİNDE ZİLLER
ÇOK SEVDİĞİN DANSLARIN OLMASA DA
GÜZELSİN SEN
ESKİ BİR SALGIN HASTALIK GİBİ HORTLA
BİR HÜSEYİN RAHMİ ROMANI GİBİ
ALKIŞI DUYDUN ÇOKTAN
HAVADA ASILI KALMIŞ GİBİ YAYLILAR
DURMADAN ÇALIYORLAR
ŞENLİĞİN BU SENİN VAHŞET
DUYGULARIN DİNDİĞİ EŞİKTE
OROSPULUĞU DEVREDERKEN ŞEYTANA
YİNE KONUŞMA AMA HORTLA
BEN UZUN ZAMANDAN BERİ
SENİ ÖZLEMEYİ BIRAKTIM
SENİ DÜŞÜNMEYİ SEVMEDİM
OMURİLİĞİMİ DÜZELTTİM
ÇAY DEMLEDİM
AKLIMA BİLE GELMEDİN
AMA SEN YİNE DE HORTLA
YENİ BİR ÖĞRETMEN GELMİŞ GİBİ KÖYÜMÜZE
SEVİNECEK DÜNYA
KAPANACAK SANKİ KAPILARI GÖKLERİN
HORTLAYIŞINLA
SİLİNİR BÜTÜN ANILAR BİR AYRILIK ANINDA
RAHATLAMA CELLADIN OLUR
ASURLULAR MI SALDIRIYOR
DUYUYORSUN
İRTİCA OLSUN SENİN ADIN
HORTLA
HAYALETİSİN ŞİMDİ KÖTÜLÜĞÜN
NEKAHAT YAKIŞMAZ SANA
HEP ÖLÜ KAL
GEZ TOZ
KAYBET TEKRAR KAYBETTİKLERİNİ
TANIĞI OL DÜNYANIN
BELKİ DE KİMSE HİSSETMESİN SENİN GEZİNİŞLERİNİ
AMA SEN BİR VAROLUŞ İÇİNDE
HORTLA
FİLİZLEN SEN
ETSİZ OL
BİR SOLUK GİBİ ODALARA GİR
SEKSTEN AZ EVVEL YA DA AZ SONRA
İNCE BİR KAHKAHA DUYSUN EN PSİŞİKLERİ
ŞİZOFRENLERE SEN FISILDA
SEN İYİLEŞTİR İYİLEŞEMEYENLERİ
UMUDU OL YARINLARIN
DOĞAN BEBEKLERE ÖĞRET KÖTÜLÜĞÜ
İÇ ÖLEN İHTİYARLARIN GÖZÜNDEKİ YAŞLARI
YENİ FELÇ OLMUŞ BACAKLARA OTUR
ÇÖK BİR KAR FIRTINASI GİBİ KÖYLERE
KARABASANI OL KISKANÇ GENÇ KIZLARIN
SON DÖLÜ OL ERGEN ÇOCUKLARIN
İLK ISIRIĞI OL ELMALARIN
BÜTÜN BU HİZMETLER SENİN
HORTLA

Yıldız Anason

Thursday, October 08, 2015

Cam Kadın

Beatrice Fairbanks

Beatrice vejetaryendi. Özellikle balıkları asla yemezdi. Çünkü Balık burcuydu ve kendi türünü yemesi imkansızdı. Sadece Victoria ve Victoria dönemi öncesi kitapları okurdu. En sevdiği yazar Jane Austen'di. Düzenli olarak sosyete falcısına gidiyordu. Tarot'a ve büyüye körü körüne bağlıydı. Hanımefendilik eğitimi almıştı ama içinde bir caz kadınıydı. Çok güzel dans eder, cin tonikten başka içki içmez, vintage elbiseler giyer ve siyah far sürmeden dışarı çıkmazdı. Her ne kadar cool görünse de, çocuksu espriler karşısında kahkaha atardı. Edebiyattan, tarihten bahsetmekten hoşlanır; sonbaharda elinde bir bardak kahveyle parkları turlamaya bayılırdı. İçindeki deliliği saymazsak, Beatrice tam bir zarafet timsaliydi. 

"Şimdi ben seni seviyorum dersem, bu kendimi mi seviyorum demektir?"

Monday, September 28, 2015

Markhor

Hayatının değişmesi için bambaşka bir insan olması lazımdı.

Her mevsimin kendine has bir karakteri var.
Mesela yazın, üstüne flamingolar kondurduğun limonatanın
kışın yüzüne bakmıyorsun.
Sonbaharda kahve daha topraksı kokuyor.
Çünkü yağmur var.
Gök gürültüsü sevdiğim ve katlanabildiğim tek gürültü.

Daha önce hayatı bu kadar hissetmiş miydin?
Hayatın kendine has bir tadı var.
Sevinmek tatlı ekşi.
Üzülmek kekremsi.
Sebzelerin ve baharatların dünyasını keşfetmek muazzam. 
Bir nohut yemeğine atılan karabiber bile haz veriyor.

Artık zaman senin etrafında şekilleniyor.
Sonsuz bir şimdi prizması.
Gerçekliği absorbe ediyorsun.
Hayat içinde alkali.
Tek ayaklı kral, tanrıça, balık, maymun oluyorsun.
Yoga; denge, sabır, hissetmek ve evrende her şeyin birbirine bağlı olduğunu bilmek demek. 
Mesela dağ olmadan ağaç olamazsın.

Friday, September 25, 2015

Javert


Uzanıyorum ama tutamıyorum.
Yıldızlar karanlık ve soğuk.
Dayanılmaz dünyanın boşluğuna bakarken.
Kaçacağım o dünyadan.
Jean Valjean'ın dünyasından.
Yok dönecek bir yerim.
Yolu yok devam etmenin.

Monday, September 21, 2015

Zarif Hayvan

"Son zaten gerçekleşti. Bu, başlangıç." Kryon

Düşman düşmanıyla dost oldu.
Hayat bir hastalıktı çünkü.
Hepimizin kibri vardı.
Damarlar gibiydi yollar.
Herkes hayatta kalmalıydı.
Herkesin sevdiği öldü.
Sevgi nefret,
nefret sevgi oldu.
Karanlığa karşı birleştik.
Hepimiz değiştik.

Krema Torium

Kutsallarını yık.
İnançlarını yak.
Arzularını öldür.
Yaz biter gibi bitecek her şey.
Ve yeniden doğacak cehennemden.
Cehennem yeni cennet.
Umut etme.
Kışı önemseme.
Hayatın içindesin,
ölüm senin içinde.
Vazgeç vazgeçemediklerinden.
Değiştiremeyeceklerini
değiştir derinden.
Ciddiyeti parçala
içten kahkahalarla.
Eğlen,
geçip giderken hastalık
yaşamak denen.
Atlı karıncadır zaman zaten.
Yolundan çık.
Yoldan çıkar.
Önüne bakma.
Arkandakileri unut.
Gölgeni sev.
Şeytanı sev.
Işığa tut.

Cadı Bostanı

Tanrısallık dokunmuştu özüne,
ipeksi elleriyle.
Kimyon, süt, zeytinyağı, bal.
Zencefil, tanrı parçacığı.
Kudretli lahana,
bilge adaçayı.
Hayat ağacının müjdeleri.
Ruhun oja'sı.
Biraz peri ve biber tozu.
Ayurvedik aşk.
Kaşığını 3 kere karıştır ve fısılda:
Rüzgar gibi seri,
orman gibi zarif,
ateş gibi öfkeli,
dağ gibi katı.
Vücudunu aç,
iç organlarını sev.
Akışta ol.
Senin seni ne kadar sevdiğini söyle.
Hayatı özümse,
çay sanatı gibi.

Saturday, September 12, 2015

Ruhsal Masaj

Düşünsel bir yağ ylang ylang.
Havayla karışırsa saldırganlaşır.
Kutsama yağları:
Sümbül yapmacıklı.
Misk erotik duyarlı.
Biberiye cesaret.
Ay tarafından yönetiliyorlar.
Canlı, parlak ve keskin bir deneyim.
Narkotik yağlar.
Doğanın uysal yönünü ortaya çıkaran.

Kabuki

Saatler durmayı reddediyor,
adam ölmeyi,
kadın vurmayı
içkinin dibine
kıyıya
adamın kaburgalarına
reddediyor.
Bir terk ediş ki
terk edileni
kadına
adamı
yatağa
bağlıyor.
Zincirli zencefil,
dikenli armut,
alkali.
Adam hayatını adıyor,
kadının 
vulvasının
sunağında
bir kitap dolusu kanla.
Geceyle sevişiyorlar. 

Tuesday, September 08, 2015

Gece doğmadan neler doğar

Bizi rahat bırakmadılar,
ne kadar iyi olmaya çalışsak da
izin vermediler saf iyiliğe
nezaketi kana buladılar.
İstemediler ki doğru yaşayalım
biz alttan aldıkça
yağmaladılar mezarımızı.
Kötülüğe zorladılar bizi
ya tırtıklayacaklardı etlerimizden
ya onlardan biri olacaktık
kötü onlar olduk.
Bizi bir tek böcek bilimciler anladı.

Yogini

Hafif, hazmı kolay, kuru ve sıcak tatlar.
Az yağlı, acı, buruk ve kekremsi.
Hissede hissede.
Adeta bir tapınakta ibadet eder gibi.
Ya da sevgilinin kasıklarını öper gibi.
Nefes almak tutkulu, tarumar.
Nefes vermek diyaframda titreyen bir tül.
Süt ve zencefili kaynat.
İçine biraz gül suyu, dövülmüş kakule ve bal.
Vazgeç arzularından,
ölümden,
hayatta kal.
Kundalini yogayla güneşi selamla.
Hatha yogayla geceyi.
Şeftali kokusu yayılsın aura'na.
Renkleri sev.

Adamotu

Hiç ilgimi çekmeyen mekanlar: Tatil köyleri, shot barlar, düğün salonları, boğaz manzaralı mekanlar, solaryumlar, türkü barlar, karaoke barları, paintball alanları, poligonlar, hayvanat bahçeleri, maç açan yerler, profiterol pastahaneleri.

Hiç ilgimi çekmeyen tatlar: Brownie, viski, votka, mentol, poğaça, bütün tatlı içkiler, frambuaz, çikolata, hindi, kuru fasulye, kanlı etler.

Hiç ilgimi çekmeyen konular: Arabalar, silahlar, gelenekler, dinler, futbol, evlilik, uyuşturucu, kariyer planları.

Hiç ilgimi çekmeyen objeler: 10 kuruşluk metal paralar, sürahiler, tek taş yüzükler, babetler, pikaplar,  selfie çubuğu, corn flakes.

Hiç ilgimi çekmeyen kokular: Kolonya, enerji içeceği, sakatat, balık, çürük sebze, durian, yosun, yumurta.

Wednesday, September 02, 2015

Durugörü

Bulaşıklar Nicholas Cage, cheesecake'ler Keanu Reeves...

Cream ale, dark mild, porter?
Hangi birayım bu akşam?
Badem, kaju, barbekü soslu mısır, tuzlu fıstık
ve erikli gevrek eşliğinde.
Bol köpüklüyüm.
Dolgun ve yumuşak
tatlımsı.
İçimden buğdaylar fışkırır
iyi kavrulmuş buğdaylar.
Kafan lezzetli olsun istiyorsan,
içimi kolay aşkımın.

Naif Yaz

Tembel, uyuşuk, miskin, yavaş...
Baygın tonlarıyla ıhlamur ve hanımeli eşliğinde
ilk yaz kokuları.
Bir de evlerin balkonundan,
restoranların arka bahçesinden gelen rakı kokusu.
Saçıma çiçek takıyorum.
Elimde kağıt yelpazem,
ayaklarımda Tokyo terliklerim var.
Hayao Miyazaki'nin Kiki'siyim.

Cemeterrarium

Sweet narcotic scent that is floral but with an animalic background like living flesh.

Sabah mutluluk reçetesi: Güneşe bakarak yoga ve yeşil yapraklı sebze.
Öğle mutluluk reçetesi: Türk kahvesi ve kuş üzümü.
Akşam mutluluk reçetesi: Bira yudumlayıp deep house eşliğinde, tütsülenmiş mutfakta sevgiliyle yemek pişirmek.

Ömrü uzatmanın 5 yolu

1- Sokak hayvanları eşliğinde akşam yürüyüşü.
2- Taksim'e çıkmak denen meditasyon.
3- Kahvaltı sonrası soya sütü.
4- Bir arkadaşın evindeki sushi partisine gitmek.
5- Müzik, yüksek sesle.

Viparita Karani

Kendine zaman ayır, diye buyurdu hedonist.
Çay içmeyi bir seremoniye dönüştür.
Banyolarının ritüelleri olsun.
Eserlerden ve tavırlardan ilham al.
Yalnızca sevdiğin şeyleri ye.
Görmekten hoşlandığın yerlere bak.
Gezip tanı.
Okuyup bil.
Sevip hisset.

Tripofobi

http://www.evrimagaci.org/fotograf/73/7727

Saturday, August 15, 2015

Saturday, August 01, 2015

Seviyorum...

* Yüksek tempolu bir şarkıyı sonuna kadar açıp, en acayip serbest dansları yapmayı.

* Karga sesi duyunca "nevermore" demeyi.

* Filmleri ayrıntılarıyla anlatmayı.

* Gittiğim her yerden kartpostal almayı, şişe toplamayı.

* Türkan Şoray'ın tarzını.

* Depresif hissedecek gibi olduğumda, sonsuz evreni ve doğa üstü varlıkları düşünmeyi.

* Güneş kremi ve rakı kokusunu.

* Bana ilham veren kadınları ve erkekleri.

* Terk edilmiş evleri.

* Issız kıyıları.

* Şatoları, kiliseleri, tapınakları.

* Fısıldayan ormanları.

* Ay'ın her halini.

* Bir gün, 80 günde devri alem yapabilecek olmayı.

* Şövalyeleri, feylozofları, kedileri, yalnız ve mutsuz bilim insanlarını.

* Değişik otlardan çaylar yapmayı.

* Rakı mezelerinin hepsini.

* Makarna sosu uydurmayı.

* Hazır çorbaları, hazır kahveleri, hazır kıyafetleri.

* Sumatra kaplanlarını, çinçillaları, platypus'ları, sloth'ları ve kedileri.

* Buzlu ve köpüren her şeyi.

* Baharatlı yemekleri ve baharatlı parfümleri.

* Esanslı tütünler içmeyi.

* Gittiğim her ülkede, o ülkenin en popüler birasını denemeyi.

* İçinde rüya, inci, düş geçen duş jeli ve dondurma isimlerini.

* İsa gibi ayaklarımı yıkamayı.

* Biberin her türlüsünü, biberli her şeyi.

* Karameli ve karamelize edilen her şeyi.

* Her şeyin turşusunu ve reçelini.

* Sıcak hamuru, hamurlu tatlıları, tatlıları hamurken yemeyi, hamuru mıncıklamayı.

* İrmik helvasını ve irmik helvasının İngilizce adının semolina olmasını.

* Film izlemeyi ve gezmeyi. Yol filmlerini.

* Nefes alıp vermeyi.

* Sisteme kafa tutanların varlığını.

* Oyuncak bebekleri, oyuncak bebek evlerini, oyuncak bebek ayakkabılarını.

* Doğaçlama dansı ve doğaçlama yoga yapmayı. Bunları yaparken kendimi Orta Çağ cadısı gibi hissetmeyi.

* Televizyonda denk geldiğim filmleri, ortasından izlemeyi.

* B sınıfı korku filmlerini.

* Arada, sebepsiz yere The Addams Family ve Beetlejuice izlemeyi.

* Ağır Roman'ın bütün repliklerini.

* Kesin olmayan şeyleri.

* Eski kitapları, yeni kitapları, üç boyutlu kitapları.

* Kuaförde ve fast food'cuda içilen kahveyi.

* İçki bardaklarını, zarf açacaklarını, çıngırakları.

* Sahaflardan tanımadığım insanların eski fotoğraflarını almayı.

* Sahilden oyuncak parçası ve taş toplamayı.

* Jane Austen romantikliğini, Edgar Allen Poe karamsarlığını, J. K. Rowling hayalperestliğini.

* Shakespeare uyarlaması mafya filmlerini.

* Halloween'i, yılbaşını, doğum günlerini, Oktoberfest'i, film festivallerini, Pazartesileri.

* Boya kalemlerini, en çok da siyah renkte olanlarını.

* Tablolara yeniden isim vermeyi.

* Michael Shannon'ı izlemeyi.

* Meditasyon yaparken uyuyakalmayı.

* Korkunç halk destanlarını ve mitolojik yaratıkları.

* Charlie Chaplin'e hem gülmeyi hem ağlamayı. Komedi oyuncularının dramatik rollere yakışmasını.

* Gittiğim ülkelerde marketleri gezmeyi ve reyonların önünde oyalanmayı.

* Çöp çıkarmayı, çöp ayırmayı, bir şeyleri çöpe atmayı.

* Otel odalarını ve mini bar'ları.

* Blender'ları ve chopstick'leri.

* Ejderhalarcasına sıcak suda duş almayı.

* Müzeler ve mezarlar gibi heykel insanların ve ölü insanların olduğu ortamları.

* Herhangi bir olayı, filmlerdeki sahnelerden örneklerle açıklamayı.

* Keyfine düşkün insanları.

* Yurt dışında market gezmeyi.

Wednesday, July 29, 2015

Fauna and Flora

Bir anda dağıldı karanlık.
Sabahın erken saatlerinde, 
gün daha tazeyken.
Perdeler dalgalandı.
Yaramaz bir rüzgar içeri daldı.
Kuşların kahkahaları
gececilerin uğultularına karıştı. 
Yeniden doğdu gün,
karanlık ve kurtlu tabutundan.
İç sıkıntısı dibe daldı.
Kum çıkardı kötü rüyaların tanrısı.
Hiç beklemiyorken geldi ışık.
Bir anda her şeyi sevindirdi.
Derin okyanusların, 
derin ormanların canlıları geri geldi.
Çiçeklerden hayat fışkırdı.
Bir anda oldu her şey.
Oldu ve öldü yargılar.

Tuesday, July 28, 2015

I saw the future crystal clear

Birkaç gün ortalıktan kaybolmalıyım...

Bal şarabı doldurdu kan taşı kadehine.
Tanıdığı hiç kimse onun kadar güzel şarap yapamazdı.
Siyah sigarasından yoğun bir duman çekti.
Sonra da bileklerindeki parfüm kokusunu.
Sürme parfümlerin cazibesini severdi.
Bileklerini kesmekten daha iyi diye düşündü.
Işığın kolay kolay uğramadığı bir yerde,
kaçak bir ışık huzmesi
porselen fincanların üstünde zıplayarak
mor, mavi, sarı renklere dönüştü.
Duvardaki rüzgar ve güneş sembollerini yaladı
ve sofadaki en rahat koltuğa oturdu.
Koltuğun kadifesi oyunbaz ışığı hapsetti.
Işığın sekseğini izlerken fark etmişti
karanlığı ışıktan daha çok sevdiğini.

Kendisine Londra'nın düzlüklerinde,
bu küflü evi almakla ne kadar da iyi etmişti.
Penceresinden ormanı görebiliyor,
gece evinden çıkıp yürümeye kalksa,
türlü maceralar onu bekliyordu.
Gün ışığının ağıdına,
ay ışığının ulumasına,
tanık oluyordu.
Demirbaş ziyaretçileri; böcekler, kirpiler, dağ tavşanlarıydı.
Karanlığın en zayıf varlıkları ise
izin almadan
eşiğinden dahi geçemezdi.
Tabi saymazsak,
elinden kaçırdığı cinleri.
Şöminedeki tencerenin sesiyle irkildi.
Asla hibiscus yetiştiremeyecekti.
Ama çok iyi kaz ciğeri pişirirdi.
En iyi dostları,
gözlerine aynalar taktığı,
oyuncak bebekleriydi.
Yatak odasının duvarlarını oyuncak bebeklerle süslemişti.
Kendisine bakan milyonlarca göz,
milyonlarca gözde tek bir kişi...
Ve kitapları.
Okumaktan asla bıkmadığı Percy Shelley.
Eline dahi almadığı ölüler kitabı.
Bir de ara sıra uğrayan,
hiç gitmediği yerlerden bahseden,
Yemenli dostu vardı.
Bu sefer geldiğinde Yemen kahvesi de getirecekti.
Kim bilir hangi mihracenin kırdığı cevizleri anlatacaktı.
Bütün gece nargile tüttürüp, uzun düşüncelere dalacaklardı.
Buhar olup aramızda dolaşan varlıklar gibi.
Yok olmanın,
hem çok çekici hem de çok tehlikeli bir hali vardı.

Birkaç gün önce Londra'daki evinde,
aynanın karşısında saçlarını tararken,
kendi kendini telkin etmişti.
Şeytanın bile bulamayacağı bir yere gitmeliydi.

Thursday, July 23, 2015

İspritizma

Bir film izliyorum ve seyahatler çekiyor içim;

"Vengo"dan sonra İspanya'ya
"Before Sunrise"dan sonra Viyana'ya
"The Darjeeling Limited"den sonra Hindistan'a
"Only God Forgives"ten sonra Bangkok'a
"Only Lovers Left Alive"dan sonra Fas'a

doğru...

"Ölesiye yalnız, ölesiye mesudum. İçim kalabalık çekiyor. İnsanlar çekiyor. Çocuklar istiyorum; haşarı, sarışın, esmer, edepsiz… Seyahatler çekiyor içim. Dünya yüzündeki tuzlu sularda ışıklı vapurların gittiğini; Paris’te kırmızılı, yeşilli, turunculu işaret fişeklerinin bulvarlar boyunca akan köhne taksilere sis içinde yol gösterdiklerini; caddelerde, meydanlarda gotik binaların kayalar misali yükseliverdiğini; bisikletine tünemiş genç bir kadının türkü söyleyerek geçtiğini; pırıl pırıl matruş bir adamın pırıl pırıl bir bıçakla bonfile kestiğini; yalancı inciler içinde dolgun bir kadının Napoli’de, şarkılı bir kahvede fıstıklı dondurma yediğini; tayyare meydanlarının lokantalarında konyak içerek garip valizleriyle yolcular bekleştiğini; üçüncü mevki bir vagonda yaşlı bir adamın şehir içlerinden tren geçerken, gençken oturduğu kahveleri tanıyarak titrediğini…" Sait Faik Abasıyanık

Tuesday, July 07, 2015

My Little Scorpion


"To be different, to be powerful. Is that not a divine gift?" Dorian Gray

"If you have been touched by the demon, it's like being touched by the back hand of God. Do you really want to be normal?" Doc

So we walk alone...



- Ne olduğumu biliyorsun.
- Evet. Yine de buradayım. Bu dehşet verici ev yakında boşalıyor. Kapıları kilitleyip sonsuza dek çekip gidebiliriz buradan.
- Olduğum şeyden çekip gitmek diye bir şey yok.
- İkimizin de olduğumuz şeyden. O kadar uzun zamandır karanlıktan kaçıyorum, yine de kendimi daha karanlık bir yerde buldum. Birlikte yürüyelim. Odana geldiğim geceyi hatırlıyor musun? Çok korkmuştum. Sen kibar davrandın, sabaha ise korkum geçmişti. Bu gece benimle kal.
- Peki yarın?
- Sana söz veriyorum daha az korkacağız.
- Düşünmem lazım
- Beni affet.
- Affediyorum.

Sevgili Vanessa, 

Gösterdiğin nezaketleri her zaman yanımda taşıyacağım. Böylesi büyük bir cömertlik hayatımın bir parçası olamadı. Şefkatin ve anlayışın için sana teşekkür ederim. En korku dolu ve yalnız anlarımda yanımdaydın. Bana ışık getirdin. Ama ben karanlıktan yaratılmışım bunu ikimiz de biliyoruz. Sadece bir yere uygunum ben ve uzun zaman önce orada olmam gerekirdi. Unutulmuş bir tepedeki soğuk toprakta. Yolun zorlu olabilir. Fakat benimki lanetli. Bu yüzden yalnız yürüyeceğiz. 

Amunet





                                             









Tuesday, June 23, 2015

Polonya'nın Cadıları

"Genel toplumsal tercihin kadınlara sunduğu, onların daha derin arayışlarına cevap vermiyor." Katarzyna Majak