Wednesday, December 04, 2013

Tılsım


Kaba'nın evi...

Bol ışıklı ve organize bir sokakta...
Kediler, light yemekler, kimsenin bilmediği filmler...
Sigara ve bira içtiğimiz akşamları hatırlıyorum.
Maceralarımızı anlatırdık.
Patti Smith okuduğum zamanlardı.
Odada özgür ve yaratıcı bir enerji vardı.
Patti'nin ruhlu cümleleri,
sanat dolu yaşadıkları,
70'lerin sade günleri,
Robert'ın tutkusu,
boncukları, resimleri, seksiliği...
Birlikte tek göz bir odada yaşarlardı.
Yazdıkları ve çizdikleriyle güzelleştirmişlerdi o odayı.
Robert'a göre her davetiye baştan çıkarıcı bir hediye olmalıydı.
Patti için her şey müzik ve kelimelerdi.
Kahve ve çörek almak için kitapçılarda çalışırlardı.
Bir de sergilere ve Jim Morrison konserine gitmek için.
"Gitmek istiyordum çünkü çok ıslanmıştım fakat kök salmışçasına yerimden kıpırdayamıyordum; içime kötü bir his doğdu. Sanki hemen oradan kaçmazsam taşa, elinde sümbüller tutan bir heykele dönüşecektim."
Bahçeye açılan arka odada uyurdum.
Altın ve şarap rengi yapraklar,
sonra tane tane kar...
Yılbaşı süsleri,
alışveriş listeleri
ve gözlerimizi yakan kahkahalar vardı.
Saçma filmler izler,
gezi planları yapardık.
"İstanbul'un en eski" diye başlardı Kaba,
konakları anlatırdı,
altın varaklı sarayları.
Bir uyum vardı,
bambaşka yorumlar getiren
tutkuma,
depresyonuma...
Yaşayacağımız çok şey vardı.
Hiç bitmesin istedim.
Hiç gitmesin
32 yaşında bulduğum,
best friend'im
yegane sevgilim.

"O gece heyecandan uyuyamadım, tüm o sınırsız olasılıklar dalga dalga üzerime geliyordu. Çocukluğumdaki gibi alçı tavana gözlerimi diktim. Başımın üzerinde titreşen desenler yavaş yavaş yerlerine oturuyordu. Hayatımın mandalası."

Edit: 2015'te Patti Smith "M Treni" adında bir devam kitabı yayımladı. Hüseyin'le benim konuşmayı, görüşmeyi bıraktığımız yıla denk geldi. Hangisi hangisinin sebebi ya da sonucuydu bilmiyorum.

Sunday, August 18, 2013

Heart Sutra

Artık huzurla uyuyabilirim
Buddha'nın kucağında
en yumuşak mermerden
çiçeklerin özünden olma.
Bir tüy gibi uçarak düştüm
avucunu açtı da
affetti beni,
dedi artık savaşma.
Naneler serildi üstüme
şarkılar söylendi
nefretten ve intikamdan
arındım ellerinde
altın öpücüğüyle.
Bir de baktım ki,
uykum geldi...

Saturday, August 10, 2013

Aokigahara

"Buraya yazmaya geldim"
diye yazmışım
otelden aldığım kağıda.
Gündüzün sarsak saatlerinde
bir şişe kan şarabıyla.
Olabilir miyim Lord Byron gibi?
Orta Çağ şatosundan bozma
otantik bir kasırda.
Huzur sevmediğimi keşfettim.
Yalnızlık da sevmiyorum.
Çocuklar havalı şeyleri sever.
Büyü-
mek gibi.

Ormana giden patikadan
ulumalar yükseliyor
dinlenme salonu sakin ve kırmızı.
Bulduğum bütün kitapları okuyorum.
Kubla Khan'la buluşma,
Hattuşaş aslanı ve Çatalhöyük leopar.
Okumaya gece de devam ediyorum.
Gece de devam ediyor beni okumaya.
Gece ve ben iyi anlaşıyoruz.
Saçımdaki çam yapraklarını temizlerken
bir garson yanaşıyor:
Bu akşam yemekte dondurma var hanımefendi.
Sevinemiyorum.
Oysa ben,
daha acı şeyler hayal etmiştim
ahşap tavanlara,
Osmanlı gravürlerine,
Kaz Dağları'na bakarak.
Gece sabaha kavuştuğunda
trans halinden çıktığımda
isli kelimeler yazıyor kağıtta:

"Etrafı dağlarla çevrili Orta Çağ şatosundan bozma bir yerde, öğle saatlerini dinlenme odasındaki kanepede uyuz uyuz kitap okuyarak geçiriyordum ki, salonun ortasında bağıra bağıra şiir okumaya başladım. Çünkü huzur bende gıcık yapıyor. Belki kaz ruhları beni duyar gelir de enerjisini sevmediklerimi memnuniyetle avlarız. Üstümüzdeki iç sıkıcı elektriği yıkıp yerine aşk yaparız."

Yanında da bir kup dondurma...

Zen bahçesinde Lilith,
dağa bakan jakuzi
domates kurusu
padişah sedir
taş havuz
malt tadında rüzgar
ahşap oymalı balkon
titrek gaz lambası
çini şömine
kapının altından sızan ışık
yanık kokusu...

Manici Kasrı'nda geceleri manicinin ruhu dolaşıyormuş. Kimseyi rahatsız etmeden...

Thursday, August 08, 2013

Kurum ve Kül

Ben şeytanların büyüttüğü iyi bir kızım.
Köklerim yerin altına dayanıyor,
karanlıkla besleniyorum.
Bir gün beni çağıran bir ormanın içine doğru yürüyüp
kaybolacağım biliyorum.
Uğursuz varlıklar seviyor beni
uçuşan sinekler
yeniden doğmak isteyen ölüler.
Fakat ben felaketlere,
yıkımlara
ve savaşlara yakın duruyorum.
Ormanda bir ruh anne baktı bana,
bir ağaç fısıldadı kulaklarıma,
kurumuş bir kozalak sevdi beni.
Sarılıp şarkı söylüyorum kavuklarına.
Ters ayaklı cinler ve kediler izliyor beni
dünyanın en masum kötüsünü.
Ninni sesleri geliyor çalılardan.
Belli belirsiz bir ışık yanınca
ormanın derinliğinde
bu bir işaret
bana sesleniyorlar biliyorum.
Aklımı kaçırıp
lanetli bir ruh gibi
süzüle süzüle onlara yürüyorum.
Aklımı diri diri gömüyorum.
Uzanıyorum ve üstüme kapanan dalları izliyorum.
Cehennem benim gözyaşlarım.

Thursday, July 25, 2013

Lunatic

Aşk bir narkozdur Othello,
Gerçeği çekilir hale getirmenin bir yoludur.
Marcel Proust'un içimizde yetiştirdiğimiz küçük delilikleridir aşk.
Asla bir araya gelemeyecek olmanın
kabullenişinin tatlı trajedisi
hiçbir zaman dinmeyen dev bir paranoyanın vesvesesi.
Bu dünyada kıskançlığımdan öldürdüm seni
paralel evrende belki.
Aşk bir akistir, aslı cehennemin kapılarına dayanan.
Magribi'nin zincirleri.
Aşık olmak bir oyalayıştır kendini
gerçeklerle yüzleşmekten korktuğun
Echo'nun aynasında.
Desdemona olarak ölürsün,
siyah bir mendil olarak doğarsın.

Sunday, July 14, 2013

Bangkok Underground

Kristal Julian, slut anne, soluk adam.
Tehlikeli, yasa dışı ve kırmızı.
Chang'in assolistliğinde,
kanlı ve kılıçlı.
Tayland ghettolarının kızgın, yağlı
yapma çiçekli gece alemi
panik atak olur.
Hanımlar bir süreliğine gözlerinizi açmayın.
Beni sushi yemeye götürdü,
sonra da bana mink ejder vazo aldı.
Vegas'ta bir kilisede evlenmeliydik.
Ya da büyük palmiye yapraklarının
ve yavru leoparların olduğu bir sahilde.
Düğün içkimiz Hindistan cevizi kabuğunda rakı
pipetle.
Egzotik delikanlı.
Sağlam kabadayı.

Sunday, May 12, 2013

Grilled Love

Naneli ev yapımı limonata, mangolu buzlu çay ve şekerli sohbetler.
Yanına ufak coco kurabiyelerden almaz mısın?
Beyaz çini tabağın üstüne kat kat yayılmış,
ızgara hellim, brokoli, közlenmiş domates ve biber
sabah kahvaltımız.
Bir dilim kızarmış ekmek ve ayva reçeliyle birlikte.
Ve havaların ne kadar güneşli olduğunu birbirimize anlattığımız
masanın uzun sohbetleri eşliğinde.
Kup kup dondurmanın üstüne fındık taneleri serpmişsek
küp küp doğranmış rengarenk meyvelerin yanında,
daha konuşacak çok şeyimiz var demektir.
Hemen kalkma.
Beni tanırsın
yazları çok severim
fiesta ve siesta yapmayı,
karpuzu kalp şeklinde doğramayı
ve seni öpücüklere boğmayı.
Lokum gibi etleri barbeküleyip,
özel soslarla terbiye edilmiş,
buz gibi bira açmayı.
Leylaklı bahçemizde.
Çileklerle kaplı bir tabak salatayı,
büyük ve uzun kaşıklarla yedirmeyi sana,
limonlu yoğurtlarla
seni serinletmeyi.

Tuesday, March 19, 2013

Gece Bahçesi

Biraz daha gin fizz alabilir miyim?
Cama vuran Carl Holsoe ışığı
gecenin kuşları
ateş saçan böcekler
kıpırtı
hırıltı
hışırtı
tilkilerin tandansı.
Limonesk bir şafak.

Başımın altına yastık alabilir miyim?
Selenophile bir gece
karanlığın büyüsü
zoolog bahçe
saksı kaktüsleri
fanus salıncak
sera kirpileri
gözlerinden ay ışığı geçen.
İtaatkar bir salkım.

Sunday, March 10, 2013

Kuş Uykusu

Pazar gecelerine alışabilirdim belki de,
deniz kenarında bir evim olsa,
evimin aylak ziyaretçileri
her gece.
Kapalı ve nazlı bir hava,
şişeler dolusu Yakut.
Pazar geceleri loş ışıkta,
Christopher Young müzikleriyle,
sohbet edebilseydik umarsızca.
Tatlı sarhoşlar sever hafif rüzgarı,
ve pufları.
Ertesi gün olmasaydı,
uzasaydı geceler...

Lamia Büyüsü

Ruhların geçidinde
keçileri çağıran büyü
Kapısında kemikten çanlar asılı bir kadının,
amber taşlı yüzüğünden fırlayan.
Kedi gözleri,
manevralar,
tilki uluması.

Odanın içine rüzgarı dolduran ve mumu titreten bir gölge,
soluksuz bir bekleyiş.
Aniden
fırındaki pastanın sesi,
ve simli eteğimin ucuna basarak kayan ben.
Aşk, ateş, özlem.
Siyah şekiller arasından beliren bir centilmen.

Buğu kokuları,
dilimin ucuna gelen aceleci kelimeler,
ve suskun bir yeşil.
Kan damlaları,
duvardan sarkan iskeletin şarkısı:
"Geceden kalma kadının dudaklarında, bırak akışına."

Heyulalar arasında,
ipek perdeler,
avuç içinde yanan göz,
spiritler, ifritler, mistikler.
Çiçekten kumaşlarla kaplı bir evde,
sarıya çalan loş ışıkta sohbet ediyor kargalar.
Ballı ekmek ve tuzlu şarap eşliğinde.

Evlerinin arkası sis,
deniz
ve iris.
Uzanıyor turuncu saçlı kadın,
verandanın eğiminden geceye.
Buse alırken erkek, gül desenli boynundan,
hayallerine yatıyor.