Saturday, May 14, 2016

Nocturnal Lactose

Tüm bedenimle karanlık geceye doğru uzuyorum.
Acı ve görünmezlik çekiyor saçlarımı kendine doğru
koyu renkli bir düş gibi. 
Nereye baksam siyah, siyah, siyah.
Göz kapaklarım ağırlaşıyor
bu sefer kendimi uyandıramıyorum
beni almak için uzanan elleri bekliyorum,
yere alçalan ters bir İsa gibi.

Meyve Yarasası

Pasta kokulu rujumu sürdüm
ananaslı cinimi içip
Christopher Lee'den
Dracula'yı dinliyorum.
Bebe yağı yumuşaklığında bir cildim
ve korkutucu düşüncelerim var.
Iwan Rheon'un çirkin seksiliğini,
şaraba buz atılması gerektiğini
ve gezilerimde yaşadığım mutlu anları
düşünüyorum.
Mat ojeleri,
canlı bir birayı,
Thoreau'nun yeşillenmiş cümlelerini.
Dev ağaçlar ve tuhaf hayvanlar arasında
yazın davetini.
"Radiohead - Daydreaming" geçiyor içimden
var oluşun hüznü
hiçliğin aşkınlığı.
Pür tavuskuşu,
mürdüm krema,
leopar kanatlı,
alaycı yarasa.

Swamp Queen

Misty Day, mezarlıkları dolaşır öğleden sonra
ruhları ve çiçekleri toplar
yaşama döndürür sonra.
Kuş kanadından şalı
sihirbaz şapkasıyla.
An'a hapsolmaktan korkar en çok
ve bir kurbağanın incinmesinden.
Bataklıkta açan bir begonvil,
Stevie Nicks'in çingene damarı,
70'lerin boho cadısı.
Dumandan bir tabutta,
ağlar dünyaya.